29. Bölüm #Üniversite#

7.8K 551 181
                                    

Bölüm Şarkısı: Ya Hey- Vampire Weekend

*

Gerçek dünyaya döndüğümde az önce yaşanan anın sadece hayalim ve isteğimden oluşmadığını anlamaya yavaş yavaş başlamıştım. Aslında şu an kendimi onun arabasında ve karşısında olarak göremiyordum nedense. Sabahki Ece Baygın bu resimden çok uzakta bir yerdeydi ancak hala mantıklı bir tarafım bu arabanın içinde oturduğundan emindi, onun nefesini suratında hissediyordu, onun tadını hala dudaklarının ucundan kendine enjekte edebiliyordu.

Gözlerimi hala açamamıştım. Sımsıkı kapalı olmasına rağmen aramızdaki yakınlığın bir santimetre bile değişmediğine emindim. O kadar sıcak bir nefesi vardı ki, gözlerim kapalı olsa bile yüzümde yakınlığından dolayı oluşan bir huzur portresi vardı.

"Sorularını giderdim sanırım?" diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Hala gözlerimi açmasam da dudaklarının uçlarının kıvrıldığını sesinden anlayabiliyordum. Kafamı evet anlamında salladım her ne kadar onun cevaplarıma ihtiyaç duymadığını bilsem de. Bütün sorularımı ve sorunlarımı gidermişti birdenbire ve işin garip tarafı bunu yapmak için en ufak bir cümle sarf etmemişti. Sadece o olmuştu. Yılbaşı gecesi tanıdığım Efe Parlar. Gitgide ona alışmaya başlıyor ve varlığının sıcak huzurunu bedenimde hissediyordum. Tekrardan böylesine bir engeli kaldıramazdım, hele o olmadan asla.

"Güzel." diye konuştuktan sonra dudaklarımın kıvrılan kısmına tekrardan küçük bir buse kondurdu. "O zaman şimdi benim sorunlarımı giderelim." Hafifçe gülümsedikten sonra gözlerimi açtım ve hala aramızdaki mesafeyi arttırmadığına az da olsa şaşırdım.

"Ne gibi?" dedim değişen surat ifademle.

"Önce şu sabah aldığın numaradan başlayalım." dedikten sonra aramıza mesafe koymuş ve ellerini benden bir şey beklercesine açmıştı. Ne dediğini anlamam uzun sürdüğünde elleri ceplerime gitti. "Numarasını yazdığın peçeteyi sağ cebine koymuştun." dedi emin bir sesle ve uzandığı cebimden peçeteyi çıkardı. Bu istemsiz hareketi yapmış olmama bile dikkat etmesi beni o kadar heyecanlandırmıştı ki ona hala "Beni seviyorsun." diye haykırmak istiyordum ya da sadece onun yollarına başvurup bu iş için dudaklarımı kullanabilirdim.

Çıkardığı peçetenin ucunu cebinden aldığı çakmağa tutup peçetenin alev almasını sağladı. Aynı zamanda çakmağı bıraktığı eliyle kapıyı açtı ve neredeyse alevleri eline ulaşan peçeteyi yere atıp ezdi. "Bunu hallettiğimize göre gelelim diğer sorunuma." dedi ben onu sadece izlerken. "Çocuğun ismi neydi?"

Beklemediğim sorusuna şaşırmış ve hazırcevap olamadığım için bir süre sadece onu izlemiştim. "Savaş'tı, niye ki?" diye sordum.

"Unut o ismi şimdi. Hatta Üçüncü Dünya Şeyi olsa bile sen buna asla o çocuğun ismi ile devam etmeyeceksin." Fazla kıskanç tavrı içeride bir yerde kendini savunmak isteyen kısmımı harekete geçirmişti.

"Bana ne yapıp yapmayacağım konusunda söz sahibi olduğunu zannetmiyorum." Ciddiyetim üstüne kendim bile kahkaha atmak isterken Efe'nin bu beklenmedik tavrıma gülmemesi şaşırtıcıydı. Gülmek yerine Efe'nin tepkisi ciddiyetimi ölçen bakışlarıydı.

"Öyle mi Ece Baygın?" diye sordu. "Başka ne konularda söz sahibi olduğumu zannetmiyorsunuz?" Dalga geçtiği apaçık belliydi.

"Benim özgürlüğümü kısıtlayan her konuda." dedim hala ciddiyetimi koruyarak.

"Tüh!" dedi gözlerini bir an olsun benden ayırarak. "Oysa özgürlüğünüzü kısıtlayacak bir sürü plan yapmıştım." Suratına yerleşen edepsiz gülümsemesi kendini gülmemek için zor tutan tarafımı kahkahalara boğdu.

Ayvalık (İzmir #2)Where stories live. Discover now