23. Bölüm #Karaköy#

7K 509 94
                                    

Bölüm Şarkısı: Cigarettes After Sex- I'm a Firefighter

Bölümün sonunda Whatsapp grubuyla ilgili duyuru var. Okumadan geçmeyin. Keyifli okumalar.

*

Biraz da mutlu olmaya ihtiyaçları vardı insanların. Bunu bir kişinin sesinden elde edebiliyorsanız, gidin derim.

*
Acıtıyordu. Merak ediyordum, farkında mıydı?

Bir günahkar edasıyla beni kınıyor ve dışlıyordu. En zoru da bunu fark etmem ve bana bu şekilde baktığı için ona en ufak bir nefret duymamamdı. Telefonun karşı tarafındaki insanın beni bir an bile sevdiğine dair şüphe duymasam bağırırdım "Seni seviyorum." diye, ama biliyordum ben onun içinden bunu söküp almıştım.

"Gelmek istemezsen an..." Lafımı kesti.

"Öğleden sonra bir gibi Karaköy'de ol." Kalbimdeki yarış dinmiş ve ben de otomatik olarak gözlerimi kapatırken bulmuştum kendimi. Rahatlamış ve istemsiz olarak "Teşekkür ederim." diye fısıldamıştım.

Karşılık vermemiş, telefonu kapatmıştı. Karanlıkta tek bir başıma kalmıştım şimdi. Gözlerimdeki uyku yerine adrenalinin yerleştiğini hissedebiliyordum.

*

Gözlerimi açtığımda yatakta ters yatıyordum. Nasıl bu hale geldiğimi sorgulamadan önce ayılmak için etrafı boş boş inceledim. En sonunda uykuya dair en ufak bir izin kalmadığını anladığımda ayaklarımı yataktan aşağıya sallandırdım. Odamdan banyoya doğru yöneldiğimde burnuma gelen pankek kokularıyla elimde olmadan gülümsedim. Ziyafeti duyan karnım ise hareketlenmeye başlamıştı bile. Yüzümü yıkamadan önce aynaya baktığımda istemediğim bir sahneyle karşılaşmıştım. Sağ yanağımda çıkan kocaman bir sivilce ayna yoluyla bana sırıtıyor ve bütün özgüvenimi yıkıyordu. Efe bana ikinci bir şans verecek bile olsa, bu sivilceyi gördükten sonra vazgeçebilirdi.

Aynaya yaklaşıp suratımdaki şeyin sadece bir sinek ısırığı olmasını umut ettim ama şansın ş'sinin noktasını taşımadığım için tabiki de aynada gördüğüm görüntü sivilcenin kendisiydi.

Sen sivilcesin, ne bu Ağrı Dağı gibi büyük çıkmalar felan. Kendine gel.

Sivilcemin üzerine ilaç sürmeden önce suratımı sabunladım. Daha sonradan ilacı üstüne sürerken en azından büyüklüğünün Efe'yi görene kadar azalacağını ümit ediyordum.

Aşağı indiğimde babam pankekleri tabağıma koymuş ve üstüne koyabileceğim çeşit çeşit malzemeyi masaya sermişti. Aralarında gördüğüm fındık ezmesini es geçip muza uzandım. Bu sivilceyi daha da büyük bir enkaza dönüştürmeye gerek yoktu. Babam da masaya oturduktan sonra tabakta bulunan pankekleri tek tek mideye indirdim.

Yukarı çıktığımda ilk iş telefonuma bakmak olmuştu. Zeynep'e Efe ile buluşacağım haberini verdikten sonra telefonu elimden bıraktım ve gardrobumun önüne geçtim. Valizdeki çoğu eşyayı boşaltmadığım için sadece birkaç kıyafetim duruyordu dolabımda.

Kendimi bir anda İzmir'de Zeynep'le kıyafet seçerkenki gibi hissetmiştim. Her buluşmadan önce ne giyeceğimi sorar ve onunla beraber karar verirdim. İzmir'de olmayı özlemiştim. Ya da belki bulunmak istediğim belli bir yer değil, belli bir zaman dilimiydi. Belki de İzmir'i değil de, Efe ile olan ilk zamanlarımı özlemiştim.

Dolabımdan dün valizden eşyalarımı çıkarırken en az kırışıklığa uğramış olan askılı siyah elbisemi çıkarttım. Elbiseyi yatağın üstüne serdikten sonra fotoğrafını Zeynep'e yolladım. Her ne kadar çoğu eşyam hala valizde olduğu için elimdeki tek kıyafet seçeneği bu olsa da yine de Zeynep'in fikrini almak istemiştim. Bana anında dönmüş ve elbisenin ne kadar güzel olduğunu söylemişti. Ancak hala iyi bir fikir olmadığını düşündüğünü eklemişti. Bu yorumuna karşılık cevap vermemiştim. İçimde tarifi yapılamaz bir heyecan, daha doğrusu bir adrenalin vardı. Onu göreceğim için kendimi mutlu ama bir o kadar da korkak hissediyordum. Halbuki henüz adet dönemim bile gelmemişken iki ayrı duyguları aynı anda hissettiren bu çocuğa teşekkürlerimi iletiyordum.

Ayvalık (İzmir #2)Where stories live. Discover now