4. Bölüm #Kerem#

19.8K 1.3K 141
                                    

Bölüm Şarkısı: Rihanna - Bitch Better Have My Money (FAB & Alo Lee Cover)

Multimedya: İzmir öyküsünden

Efe kafasını kaldırıp kendisine seslenen kişiye döndüğünde ben de kendimi bu kişiye bakmaktan alamadım. Efe gözlerini, güneşten midir yoksa düşüncelerinden midir bilinmez, kıstı. Karşısındaki çocuk ise onun Efe olduğundan emin bir şekilde kolunu uzattı.

"Vay be, uzun zaman oldu." Efe'nin elini kavrayıp kendine çektiğinde, Efe hala bu kişinin kim olduğunu çıkaramamıştı. "Aşk olsun Efe, benim Kerem. Hatırlamadın mı?"

Efe sonunda anlamış olacak ki ağzını kocaman açtı ve hatırladığını gösteren gülümsemesini dudaklarında sergiledi. "Kerem, vay canına, uzun zaman oldu."

Efe, Kerem'e halini hatrını sorarken ben ise orada durmuş ikisinin kavuşma anını izliyordum. "Bu sevgilim, Ece." diyerek beni tanıttı Efe. Kerem, eline aldığı elimi sıkarak tanıştığına memnun olduğunu söylese de pek öyle gözükmediği aşikardı.

Kerem'i daha önceki yazların çoğunda görürdüm. Rastlaştığım her zamanda da yanında arkadaş grubu olurdu. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi arkadaşlarıyla. Arkadaşlarının çoğunu tanısam da hiçbir zaman Kerem ile gerçekten tanışmamıştım. Tanışma gereği duymamıştım belki de. Zaten soğuk tavırlarıyla insanları kendinden uzak tutma konusunda başarılıydı. Buna rağmen bu kadar arkadaşı olmasına şaşırmamak elde değildi.

"Seni hiç burada görmemiştim." Kerem aşağılayıcı bakışlarıyla beni süzerken Efe'ye de sahte diyebileceğimiz bir gülüş sergilemişti.

"İlk defa geldim," Efe belimden tutarak beni yanına çekti ve daha sonra şunu ekledi. "Kız arkadaşımda kalıyorum." Efe'ye bundan neden bahsettiğini sormak istemiştim ancak o anda arkadaşı ile olan konuşmasını bozmak imkansızdı. Sadece dediği şey üzerine ona bakabilmiş ve küçük sırrımızı bir yabancı ile paylaştığı için içten içe sinir olmuştum.

"Sanırım çıksam iyi olacak." Efe'nin yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra, o ikisini suyun içinde kendi konuşmalarının arasında bıraktım. Havlumu etrafıma sarıp kafe bölümüne ilerlediğimde Ayça ve Doğa'nın dondurma aldıklarını gördüm. Yanlarına ilerlediğimde ikisi de beni fark etti ve selam verdiler. Dondurma ile dolu olan buzdolabını açtıktan sonra kararımı Magnum'dan yana yaptım. Parasını da ödedikten sonra şezlonguma doğru ilerliyordum.

"Hey Ece, bize katılsana." Arkamdan bağıran Doğa üzerine ona döndüm. Cevap vermeden yanına ilerledim ve onların şezlonglarına doğru yol aldık. Üçümüzde dondurmalarımızı yalarken Doğa da birkaç şarkı açıyordu.

"Önceki yazlar seni burada görüyordum. Keşke daha önce tanışsaymışız." dedi Ayça. Dediği şey üzerine sadece "Keşke." diye cevap verdim. Pek havamda olmadığım için uzun cümle kurma yeteneklerim toz olmuştu. Canımı sıkan şeyin gerçekten Efe'nin Kerem'e sırrımızı mı söylemesi, yoksa genel olarak Kerem mi olduğuna karar veremedim. Kerem, dışarıdan bakıldığında kendini beğenmiş ve ben istediğimi alırım tarzında bir insan olduğu belliydi. Zaten onun hakkında bu kadar önyargılı davranmamın sebebi de buydu. Daha kötüsü Efe ile aramıza girmiş olmasıydı. Sanırım bundan sıkılmıştım. Sürekli birilerinin aramıza girip mutlu anlarımızı mahvetmelerinden bıkmıştım. Kerem'i kıskanıyor muydum?

Efe'yi, Kerem'den kıskanmama imkan yoktu.

"Denizde beraber olduğun çocuk sevgilin sanırım?" diye soru şeklinde cümle kurdu Doğa. Kafamı evet anlamında salladım. Bunun üzerine Doğa ile Ayça'nın ilgisi arttı ve bana daha çok yaklaştılar. "Ne tatlı. Adı ne?" diye sordu Ayça.

Ayvalık (İzmir #2)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora