15. Bölüm #Araba#

10.2K 620 137
                                    

Bölüm Şarkısı: Bu Kız- Son Feci Bisiklet

Multimedya: Araba sahnesi

*
"Nereye gidiyoruz gençlik?" olmuştu Efe'nin ağzından dökülen ilk kelimeler. Odaya balkondan girmiş ve yatakta direk yanıma oturmuştu. Kollarını belime doladıktan sonra tanıdık kokusu yakınıma girmişti. "Özledim seni." diye fısıldadı köprücük kemiğimde dudaklarını tutarken. Hafif bir tebessüm ettikten sonra  ben de aynı tepkiyi ona karşı verdim. Belime sarılı kollarını daha da gerdi ve beni kendine daha da yaklaştırdı. Gözümün kenarı ile Kerem'e baktığımda sessizce bizi izlediğini gördüm.

"Bildiğim çok iyi bir yer var." diyerek dikkati üzerine çekti Kerem. "Ancak tarzınıza uyar mı, bilemiyorum."

"Çıkın öyleyse, giyineceğim." dediğimde ikisi de itiraz etmeden odadan dışarı çıkmıştı. Dolabı açtıktan sonra düzensiz kıyafetlerimi bir süre izledim. Giyeceğim ayakkabıları bir kenara ayırdıktan sonra o ayakkabılara uygun bir kombin bulmaya çalıştım. Siyah dar eteğimi yatağın üzerine serdikten sonra boğazı saran yarım siyah tişörtü üzerine giymek için dolaptan dışarı çıkardım. Saçlarımı topuzdan kurtarıp tekrar taradıktan sonra fön makinesi ile şekil verdim. Ardından yatağın üstünde bulunan kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra Efe'nin en sevdiği parfümü sıktım. Ayakkabılarımı giyerken Efe ile Kerem içeri girmişlerdi.

"Ben arabayı getireyim." dedikten sonra Kerem odadan çıktı. Kerem'in arabası olmasına şaşırdıktan sonra birazcık da olsa Efe ile yalnız kalabildiğime sevinmiştim. Ayağa kalktığımda karşımda kalan Efe bir süre beni sessizce izledi. Bakışlarındaki yorgunluğu fark etsem de yüzünde kocaman bir gülümseme duruyordu. Gözleri ile sanki gözlerime bir şey anlatıyor, benim de anlatmam için beni zorluyordu. Haydi fısılda ona içinden geçenleri, diye konuştu iç sesim. Ama bir tarafım da zamanın gelmediğini, doğru anın yaklaşmadığını söylüyordu. Korktuğum şey ise bu doğru anın asla gelmeyecek olmasıydı.

Efe kollarını belime doladıktan sonra beni kendine çekmişti. Hoşuma giden erkeksi kokusunu içime çektim. Başımı omzuna yasladığımda saçlarımı okşamaya başlamıştı. Kafamı diğer yöne çevirip burnumun boyun girintisine denk gelmesini sağladım. Kusursuz teni benle birleştiğinde ona bu kadar yakın olmanın verdiği huzur ile dolmuştum. Evet Efe Parlar belki de abarttığım kadar kusursuz değildi, ama bana öyleydi. Güneş gibi aşık olurdunuz ona, yaz zamanında unutmak istemediğiniz sıcaklık gibidir. Saçlarınızın arasından geçip giden rüzgardır, esintidir. Ellerinizde tutamadığınız, asla tutamayacağınız dokunulmaz zamandır. Ve akışında unuttuğunuz güneş, rüzgar, zaman bir süre sonra apaçık bir yaraya dönüşür. O zaman da iş işten geçmiştir.

Kapının zili ile birbirimizden ayrıldık. Sanki birine yakalanmış gibi ikimizin suratında da suçluluk duyan bir ifade vardı. Aramızdaki yıkık köprüleri o an hissetmiştim işte, bir şeyler eksilmişti. Kelimeler kifayetsiz, gözler duygusuzdu. Acıdım bir anda kendime, bu benim eserim mi diye. Sonradan gerçek yüzüme sertçe çarptığında utanç duyuyordum, yine, yaptığımdan.

Aşağı indiğimizde Kerem kapıda bizi bekliyor, anahtarı da elinde sallıyordu. "Nerede kaldınız be kumrular?" Kumrular lafını duyunca birbirimizi sessizce izledik Efe'yle. Sesinin en son ne zaman bana dokunduğunu düşündüm, ve süreyi farkına varmak canımı acıtmıştı. Boğazımda oluşan yumruyu geriye itmek adına sertçe yutkundum. "Haydi, arabaya geçin." diye itekledi bizi Kerem.

Kerem sürücü koltuğuna, Efe yolcu koltuğuna, ben de arka koltuğa geçtiğimizde "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Sarımsaklı yolu üzerinde geçen sene sıkça gittiğimiz bir yer vardı. Hatta Efe'lerle de bir keresinde gitmiştik." Efe gözlerini açıp Kerem'e baktı. Ağzındaki şaşkınlık ifadesi rahatça fark edilebiliyordu.

Ayvalık (İzmir #2)Where stories live. Discover now