26. Bölüm #Yedi Günah#

7.3K 484 103
                                    

Bölüm Şarkısı: Young God- Halsey

*

Herkesin ayrılığı ele alışı farklıdır. Kimileri keskin bir ucun onları bu ayrılıktan uzaklaştıracağını düşünür, kimileri ise dermanı bir bardak dibinde bulur. Bazıları güzelliğini çevreleyen saçlarını gömer, kimileri ise en derinde tuttukları şehvetlerini. Çoğu aynısını onlara yaşatacak başka birini bulmak için bir keşfe çıkar. Sonu bitmez bir yeme eyleme bulur kimilerini de. Bazıları da yemin eder, Efe Parlar gibi, bir daha sevmemeye; sevilmemeye.

Belki de bu en doğrusudur. Eğer öteki dünyaya inanıp, Tanrı'nın varlığından şüphe duymayan biri varsa şuna inabilirsiniz hep. Aşk diye bir şey yoktur. Hiçbir kitap, ne İncil ne Tevrat, karşı cinslerin bu mutluluk verici duygusundan bahsetmez. Koca bir soru işaretidir. Ama o zaman dini ön planda tutan insanlar nasıl olur da aşk gibi bir duyguyu geri plana atabilir?

Çünkü aşk acısı yedi ölümcül günahı doğurur.

Tembelliği doğurur çünkü yaşam enerjisini söküp alır bu acı insandan. İnsanın hiçbir şey yapası gelmez adeta miskinlik üstüne çöker. Bir umursamazlık, bir boşvermişlik bütün bedenine yayılmıştır. Aşk acısı tembelliğe sebep olur. Hem de en ağırına. Okuldan geldikten sonra ertesi günki sınava çalışmak istememek gibi değildir bu. En sevdiğiniz iş olan gülmeyi bir kere insandan alıp götürür. Sokakta yürüyemezsiniz, çünkü her gördüğünüz sima size onu hatırlatır. "Onun burnu şununkine benzerdi, onun gülüşü tıpkı bununki gibi yüksek ve içtendi." derdiniz. Müzik dinleyemezdiniz çünkü duyduğunuz şey şarkının sözleri değil onun sesi olurdu bir anda. Kitap okuyamazdınız. Gözünüze çarpan satırlar çünkü hiçbir yazara ait değil, sizin hissettikleriniz olur. Soğuk havaları sevmezdiniz. Çünkü soğukta onun gibi ellerinizi tutan, ya da "Üşümüşsündür bu akşam, yatarken çoraplarını giy." diyen biriniz yoktur artık. Siz bir şey yapamazsınız ki artık. Ölümcül bir günaha mahkum edilmişsinizdir çünkü aşık olmuşsunuzdur.

Oburluktur bir diğer çarpıtıldığınız günah. İştahınız açılıverir bir anda. Onun gitmesiyle içinize yerleşen eksiklik size mutluluk veren yiyeceklerin midenizi bulması ile sonlanır. Çok yersiniz ve böylelikle daha az düşündüğünüzü zannedersiniz. Halbuki yedikçe sanki açılan mideniz değilmiş de beyninizmişçesine anılar gelir aklınıza. Daha fazla yersiniz. Tek kuralınız vardır: Doymazsınız.

Kıskançlık aslında ayrılıktan doğmaz. Hep vardır. O kişi sizden başkasının olamaz. Bu beraberken de böyledir ancak aradaki bağ koptuğu anda artık böyle bir sınır kalmaz. Bunu siz de bildiğinizden endişelenir ve dehşet kıskanırsınız. Ya başkasını severse, ya başkasının olursa soruları sizi en sonunda yer bitirir. Kapkara bir insan olur çıkarsınız. Gerginlik ve agresiflik tüm hayatınızı oluşturur ve yine hiçbir şeyden zevk almamaya başlarsınız. En ufak bir  sorun tüm dengenizi bozar, kendinizi duş başlığının altında ağlarken bulursunuz.

Kibirde kalmıştır içinizde biraz. Gururdur aslında kibirinizin temelini oluşturan. O kim oluyormuş da beni terk ediyormuş havası sezilir her cümlenizden. Kendinizi ondan üstün görme, ondan daha çok üzüldüğünüz için bir övünme kaplar içinizi. Halbuki bunları söylediğiniz için ondan daha alçak olduğunuz bellidir. Belki de bu kadar fazla yakınmanızın sebebi de budur, bunu bilmeniz. Ama siz yine bir şey yapamazsınız. Siz aşıksınız.

Şehvet. İçinizde saklı kapılar arasına sakladığınız ihtişamlı duygu kendini göstermeye başlar ayrılıktan sonra. Sizin dermanınız aslında o değil de başkalarıymış gibi gelir bir an insana. Açgözlülüğü de barındırır aslında. Doyumsuz olursunuz. Her türlü yanlış, fazla hatalı bir düşünce yapısı. 

Sizin ilacınız henüz bulunamadı. Bulunmuş olsa bile açgözlülüğünüz önünüzde hala bir engeldir. Asla yeterli miktarın olmadığını düşünürsünüz.

Ayvalık (İzmir #2)Where stories live. Discover now