17. Bölüm #Seni Seviyorum#

9.1K 664 156
                                    

Bölüm Şarkısı: You and Me- Disclosure

*

Aklımdasın her an, ve zaman geçiyor; sen hala uzaktasın.

*

"Kalkalım istersen, çok geç oldu." Kerem'in konuştuğu kelimeler sanki etrafımda dönen bir sineğin vızıltısı gibi geliyordu. Dediği şeylerin hiçbir mantığı yokmuş gibi hissediyordum. Neden buradaydı, neden yanımdaydı; diye sormaktan alamıyordum kendimi. En son görmek istediğim kişiydi besbelli ve sanki buna karşılık evren, onu sürekli karşıma çıkarıyordu.

"Seninle gelmeyeceğim." diye cevapladım. Bunun anlamı her ne kadar gecenin bu saatinde eve kendi başıma dönmek olsa da Kerem'in yanında bir saniye fazla bile geçirmek istemiyordum. Yalnız başıma kalmak ve başıma gelenlerle kendime duygusal bir işkence çektirmek istiyordum. Neye ihtiyacım vardı, kestiremiyordum. Affedilmeye belki de, ağzından dökülecek birkaç cümleye; sesine ihtiyaç duyuyordum. Uzaktan sarılması ya da iki kelimenin ağzından dökülmesini içimde hissetmek, tek istediğim buydu.

"Saçmalama istersen, burada seni bırakamam." Beni bıraktığın nokta zaten yeterince derin, daha yükseğe çıkamıyorum; beni çıkarabileceğini de düşünmüyorum, diye konuştu içimden bir ses. "Sadece benden uzak dur, ve zarar verme." diye söylendim. Kerem bir süre hiçbir şey demedi ve yüzümde oluşan ifadesiz mimiğe bakakaldı.

"Biliyor musun, zamanında bir şey okumuştum. "Sen okuma yazma da mı bilirdin, diye alaya aldı hala espritüelliğini kaybetmeyen bir tarafım. "Düzelmek, duygusal anlamda, hayattan zevk almak tekrardan imkansızdır. Oradaki yara dikiş gibidir. Belki dışarıdan kapanmış gibidir ama asla üstündeki izi silemezsin. Bir süre sonra hissetmezsin ancak görüntü estetikliğini kaybetmiştir bir kere."

"Bundan ne çıkarmam gerekiyor?" diye sordum kafam karışmış bir şekilde. "Düzelemeyecek miyim diyorsun?" Bilmediğim bir şey söylemesi için iki parmağımı birbirine kenetlemişçesine bekliyordum.

"Belki de, ama sadece birinin o dikişi atmasına izin vermelisin." diye konuştu. "Yara açık bir şekilde gezemezsin." O birinden kastının kim olduğuna kafa yormak istemiyordum. Yorgundum, mutsuzdum ve kırıktım. Az önce hayatımdaki en değerli kişiyi kaybetmiştim ve bunun telafisi yoktu. Hiçbir doktor bu duyguyu içimden söküp alamazdı. Canımı vermek bile yetmeyebilirdi, çünkü tatminsizlik ve pişmanlık her yerimdeydi. Peşimi bırakmıyordu.

Açılan yarama tekrardan baktığımda bunun sorumlusunun tek sebebinin kendim olduğunu biliyordum. Başka kişilerde açtığım yaralar ise kendiminkini önemsiz hale getiriyordu.

Efe, ne yapıyordu acaba şu an? Beni mi düşünüyordu, o da üzülüyor muydu benim gibi? Yoksa başka bir Burçin mi olmuştum ben de, tek farkım kalp kıran kişinin ben olduğuydu.

"Konuşmamalıyız." Söylediğim şey üzerine Kerem hafifçe güldü.

"Bu şimdi mi aklına geliyor?" diye sorduğunda aniden ona bakmıştım ve farkında olmadan sağ elimi yukarı kaldırdığımı gördüm. "Şimdi de bana mı vuracaksın?"

Havada asılı kalan elime baktım ve aniden yaptığım şeyden pişmanlık duydum. Ben böyle biri değildim. Kendi suçumu ve sinirimi başkasının yüzüne vurmazdım. Kendi köşeme çekilip kendi kendimi bitirirdim. Bu ben değildim.

*

Eve girdiğimde yorgunluk esintisi üstümde gezindi. Gözlerim kendini kapatmak için zorlanıyorken beynim konuşacak çok şeyi varmış gibi duruyordu. Ayakkabılarımı odanın bir köşesine fırlattıktan sonra üstümdeki kıyafetlerden kurtulup iç çamaşırlarım ile yatağa kendimi attım. Işığın gözüme girmemesi için karanlıkta dolanmış ve ilk defa karanlığın beni korkutmaması içimde bir tür cesaretin uyanmasına sebep olmuştu.

Ayvalık (İzmir #2)Where stories live. Discover now