31.Bölüm

729 29 9
                                    

Gelecekte güzel anılarımız olmasını engelleyen acı dolu bir geçmişimiz vardır.

Rüzgar'ın da geçmişindeki cam kırıkları şimdi kendini gösteriyordu. Kötü anıları ne yaparsa yapsın susmak bilmiyordu.

En büyük acılar unutulmuyordu ve bunlar silinmiyordu.

Rüzgar'da geçmişinden ne kadar arınmak istesede bu olmuyordu. Her seferinde geçmişinden istemediği ve zamanında onu üzdüğü şeyler çıkıyordu karşısına. Belki de hayatının en güzel anlarını şimdi yaşayacakken geçmişi buna izin vermiyordu.

Ama şimdiki zamanlar gelecekteki geçmişimiz değil midir?

Rüzgar'ın yediği şoktan beri yüzü hiç gülmemişti. Beni evime bırakıp bir yere gideceğini söylediğinde, nereye gideceğini sorsamda söylememişti.

Bende onu takip etmeye karar verdim.

Dolabımın karşısına geçip dar paça kot pantolon, üzerine gri bir tişört ve kot ceket seçtim. Kısa sürede giyinip Rüzgar'ın nereye gittiğini nasıl bulacağımı düşünmeye başladım.

Hâlâ düşünürken telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.

Arayan kişi Poyraz'dı. "Seninki burada," dedi. Poyraz'ın dediği şeyi anlamayıp "Ne diyorsun?" diye sordum.

"Rüzgar burada," diye açıklık getirdi Poyraz. "Nerede?" diye sordum hâlâ anlamayarak.

"Her zamanki barda," diyerek tamamen açıkladı Poyraz.

"Oraya geliyorum," diyerek çantamı alıp apar topar evden çıktım. Ne diye oraya gitmişti ki?

Bir taksi durdurup yeri tarif ettim. Taksicinin aşırı yavaş gitmesinden dolayı "Biraz daha hızlı gidebilir miyiz acaba?" diye sordum. Taksici kafasını olumlu anlamda sallayıp biraz daha gaza bastı.

Fakat biz sanki bir kaplumbağa edasıyla yolda gidiyorduk. Kilometrelerce arkamızda olan arabalar solluyordu bizi.

Bazen ise yavaşlığımızdan ötürü arkamızdaki arabalar bize sanki küfür edermiş gibi uzun uzun korna çalıyordular.

Artık dayanamayıp "Taksici amca, lütfen biraz daha hızlı," diyerek söylendim.

Taksici uyarılarım sonucu hızlı gidince neredeyse bir saate gelmiştik. Parayı ödeyip taksiden indim ve hemen barın içine girdim.

Bugün diğer geldiğim günlere göre daha fazla gelen insanlar vardı. Hem Poyraz'ı hem de Rüzgar'ı bulmak zor olacaktı.

Etrafıma boş boş bakınarak ilerlerken arkamdan birinin omzuma dokunmasıyla yürümeyi bırakıp arkama döndüm.

Poyraz dudağının bir kenarı yukarı kıvrılmış bana bakıyordu. Bunca kalabalığın içinde beni nasıl bulduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Poyraz beni yönlendirerek her zaman oturduğu yere getirdi. Kendi oturduğu yere gelmek oldukça zor olmuştu.

Oturduğumuz anda "Nerede?" diye sordum sesimdeki aceleyle.

Poyraz alayla gülüp "Dur bir soluklan," dedi.

Gözlerimi kocaman açıp "Nerede?" diye yineledim sorumu.

Poyraz gözlerini devirip arkasına döndü ve işaret parmağıyla bir yeri gösterdi.

"Orada," dedikten sonra önüne döndü. Gösterdiği yere bakarak yabancı yüzlerin arasından tanıdık yüzü seçmeye çalıştım. En sonunda Rüzgar'ı görünce pür dikkat onu izlemeye başladım.

TURUNCU KAFA Where stories live. Discover now