27.Bölüm

726 36 3
                                    

Arkamı dönmemle sanki Rüzgar hissetmiş gibi, o kadar kalabalık arasından gözlerini bana çevirdi. Yüz hatları gerilmişti ve dişlerini sıkmaya başlamıştı. Kalabalığın arasından geçip yanımıza geldi. İlk önce Poyraz'ı fark etmesede sonradan fark edince yüzünde belirgin bir şaşkınlık oluşmuştu.

"Poyraz?" Rüzgar şaşkınlıkla sorar şekilde Poyraz'ın ismini söyledi.

"N'aber kardeşim?" dedi Poyraz ayağa kalkarken. Rüzgar'la Poyraz tokalaştıktan sonra ikisi de oturdu.

Rüzgar bir an sonra beni hatırlayıp kaşlarını çatarak bana baktı. "Siz tanışıyor musunuz?"

"Evet, burada tanıştık," diye cevap verdi Poyraz. Onlara "Neler oluyor?" der gibi bakarken beni aldırmayıp "Uzun zaman oldu," muhabbetine daldılar.

Bir süre sonra Rüzgar, barmenden bira isterken Poyraz telefonunu çıkarıp birine mesaj yazmaya başladı.

Telefonuma mesaj gelince Poyraz'a kaşlarımı çatıp baktıktan sonra mesajı açtım.

"Lavaboya git."

Tahmin ettiğim gibi mesaj Poyraz'dan gelmişti. Mesajı okuduktan sonra Poyraz'a anlamsız bakışlar attım. Poyraz anlamadığımı fark edince yeniden mesaj yazmaya başladı. Kısa süre sonra mesaj gelince mesajı açtım.

"Rüzgar'ın duygularını öğrenmek istemez misin? Lavaboya git. Seni arayacağım ve telefonu açık bırakacağım. Konuşmamızı duyarsın böylelikle."

Ne yapmaya çalıştığını anlayınca yerimden kalkıp "Ben lavaboya gidiyorum," dedim. Rüzgar'la gözlerimiz buluşunca biraz bakıştıktan sonra lavabonun yolunu tuttum. Dengesiz. En azından insan "Tamam," gibi bir şeyler der.

Lavaboya gidip boş kabinlerden birine girdiğim sırada Poyraz'ın aramasını cevaplayıp telefonumu kulağıma götürdüm.

"Tartışmışsınız," diye söze girdi Poyraz.

Derin bir soluk alıp "Evet," diye cevap verdi Rüzgar. Sesi gergin gibi geliyordu.

"Üzgün gibisin?" dedi Poyraz. Soru sorar gibi söylemişti bunu.

Rüzgar biraz sessiz kalsada sonradan konuşmayı akıl edebilmişti.

"Üzülmesine dayanamazken her seferinde üzülmesinin sebebi oluyorum."

Poyraz iç çekti. "Birbirinizi kırıyorsunuz, birbirinizi üzüyorsunuz. Ama anladığım kadarıyla birbirinizden kopamıyorsunuz."

"Öyle," dedi Rüzgar. Benden kopamadığını itiraf etmişti.

Poyraz güldü ve "Sevgililer arasında olur böyle şeyler," dedi. Bizi sevgili sanıyordu. Rüzgar ne diyecekti? Sevgili olmadığımızı mı söyleyecekti yoksa hiçbir şey demeden onaylayacak mıydı?

"Sevgili değiliz," dedi Rüzgar beni şaşırtarak. Sevgili olmadığımızı söylemez sanıyordum.

"Çok garipsiniz," dedi Poyraz sesindeki şaşkınlıkla.

Evet gariptik. Garip bir ilişkimiz vardı. Birbirimizi sevdiğimizi biliyorduk ama sevgili değildik.

Rüzgar konuyu değiştirip "Ben bir tane daha bira alacağım, sende ister misin?" diye sordu Poyraz'a. Poyraz onayladıktan sonra koltuğun kumaş sesleri gelince telefonu kapatıp Poyraz'ın yanına gittim.

Poyraz bana dik dik bakarken "Ne bakıyorsun?" dedim bakışlarını anlamayarak.

"Durum sandığımdan daha karışık," dedi hâlâ dik dik bakarken. Ah, gel bir de bana sor!

Rüzgar'ın geldiğini görünce çenemi kapatıp trip atan kız tavrını aldım.

Rüzgar oturup kısa sürede birasını bitirip "Ben gidiyorum," deyip ayağa kalktı.

Poyraz birasını yudumlarken "O halde Derin'ı ben evine bırakırım," dedi ve bana baktı.

"Hayır," derken Rüzgar ifadesiz duruyordu. Poyraz'da ben de hayır demesine şaşırmıştık.

"Tek mi gitsin?" dedi şaşkınlıkla Poyraz. Rüzgar buna evet mi diyecekti? Nasıl bu saatte eve tek başıma gidebilirdim ki?

"Tek gitmeyecek. Benimle geliyor," dedi Rüzgar hâlâ ifadesizce. Hiç bana bakmıyordu.

Poyraz kısa süre bana bakıp "İyi o zaman," dedi. Beni bu dengesizin götürmesine nasıl izin verirsin? Ben bırakırım falan desene.

Rüzgar sertçe kolumdan tutup beni sürüklerken elinden kurtulma çabalarım boşa çıkıyordu.

Arabaya geldiğimizde kapıyı açıp beni resmen fırlattı. Hem soğuk davranan oydu hem de atar yapıyordu. Değişik.

Arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna geçti. Ama ne arabayı çalıştırıyor ne de konuşuyordu.

"Manyak herif," diye mırıldandım. Rüzgar'ın duyup duymadığını anlamamıştım.

Sinirden gözlerini kapatıp derin derin nefesler almaya başladı. "Öpüşelim, konu kapansın," dedi elini saçlarının arasından geçirirken.

Bir şey demeden ona bakarken yüzümde kırgınlık olduğunun farkındaydım. Rüzgar saçlarımdan tutup başımı omzuna yasladı.

Güven ve huzur kokan bu yerde gözlerimi kapadım. "Her omuz huzurlu değildir. Ama senin omzun her seferinde huzurlu geliyor bana."

Rüzgar saçlarımı okşamaya başladı. "Yıldız gibisin. Yıldızım gibi. Hiç olmadık bir gece de gelip, beni en dip karanlıktan kurtarıp aydınlatıyorsun. Her seferinde... Her seferinde ışık oluyorsun bana. Karanlık dünyamda ışık ararken buldum seni ve bir daha bırakmam, küçük yıldızım."

Konuşması içimi titretirken çok güzel cümleler kuruyordu. Beni bu kadar önemli görüyordu.

"Seninle olduğum sürece ışığımı söndüreceğim. Beni karanlığına çekeceksin. Senin karanlık tarafını görmek istiyorum. İkimizde karanlık olacağız. "

Sözümü bitirince Rüzgar kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Eğer ışığını söndürürsen zifiri karanlıktan seni bile göremem. Sen ikimizede ışık olacaksın. Karanlık tarafım senin sayende aydınlanacak."

Bizi, ikimizi de karanlıktan kurtarmak istiyordu ve bu benim elimdeydi.

Rüzgar geçmişini silemezdi ama geçmişindeki kötü anılarının gelecekte yer edinmesine izin vermezdi.

Rüzgar karanlıktan korkuyordu ve karanlık yanlarını aydınlatmak istiyordu. Fakat bilmiyordu ki aydınlık karanlıktan daha karanlıktı.

TURUNCU KAFA Where stories live. Discover now