5.Bölüm

1.9K 69 11
                                    

Artık bu kız bana musallat olur. Şimdi al başına belayı!

Rüzgar Ada'yı dışarı çıkarttı ve Rüzgar'ın arabasına binip gittiler. Doruk o sırada beni sakinleştirmeye ve kuru kıyafetler bulmaya çalışıyordu.

Elinde bir eşofman ve bir de erkek tişörtüyle geldi. "Bunlar Rüzgar'ın kıyafetleri olmalı. Şimdilik bunları giy sonra getirirsin." dedi Doruk elindeki kıyafetleri bana uzatırken. Yapacak başka bir şeyim olmadığından Doruk'un elindeki kıyafetleri aldım. Giyinmem için Doruk dışarı çıktı. Bende vakit kaybetmeden elimdeki kıyafetleri üstüme geçirdim. Eşofman biraz uzun olduğundan paçalarını kıvırdım. Tişörtte kalçalarımın biraz altına geliyordu.

Giyindikten sonra kendi kıyafetlerimi dolaptan bulduğum poşete koyup dışarı çıktım. Doruk kapının önünde beni bekliyordu.

Beni evime bırakmayı teklif etti. İlkinde kibarca geri çevirsemde Doruk'un ısrarlarından sonra teklifini kabul ettim.

Evim dükkana çok uzak olmasada Doruk dükkanın önündeki arabaya bineceğimizi söyledi. Arabaya bindiğimizde nasıl olduğumu sordu ve sonra konuşmadık.

Yolu tarif edip evimin önüne geldiğimizde akşam olmuştu. Doruk'a "İyi akşamlar" deyip arabadan indim.

Tam eve girecekken sanki annem beni gözlüyormuş gibi bir anda kapıyı açtı. Beni baştan aşağı süzdü. Sonra gülerek "Bu ne kılık?" dedi. Üzerimde Rüzgar'ın kıyafetleri çok bol ve gerçekten gülünç olmuştu. Cevap vermediğimde dışarıyı gösterip "Sevgilin mi?" dedi. Annem Doruk'u sevgilim sanmıştı.

"Hayır sadece arkadaşım" diyerek odama çıkmaya başladım. Aşağıdan annem "Umarım öyledir tatlım" diye bağırdı.

Annem başından beri hep böyledir. Yanımda bir erkek görürse hemen sevgilim sanar. Ama bu sefer sevgilim sanması normal çünkü üzerimde erkek kıyafetleri vardı. Anneme cevap vermeyince de öyle sandı.

Odama çıktığımda Rüzgar'ın kıyafetlerinden kurtulup kendi kıyafetlerimi giyinip yatağıma yattım.

Sabah alarm sesiyle uyanmıştım. Yataktan kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Odama geldiğimde üzerimi giyinip aşağı indim. Babam ve annem kahvaltı yapıyordu. Masaya oturup ben de yemeğe başladım. Annem dünkü olaydan sonra yemek boyunca bana imalı imalı baktı. Babamda ben de kahvaltımızı bitirdikten sonra evden çıktık.

Bugün okula gitmek istemiyordum çünkü Ada bana bir şey yapabilirdi. Ama her zamanki gibi babam itiraz kabul etmedi.

Arabadan indiğimde bir şeyi unuttuğumu fark ettim. Rüzgar'ın kıyafetlerini unutmuştum. Yarın götürürüm diye düşündüm ve sınıfıma doğru ilerlemeye başladım.

Sınıfa girdiğimde yine diğer sıradan başka sıraya silgi atanlar, sınıfın içinde top oynayanlar ve tarzancılık yapanlar vardı. Rüzgar'ın kızlarla öpüştükten sonra onlara para fırlatmasına alıştığım gibi bunlara da alışmalıydım.

Ve alışık olduğum manzara. Rüzgar yine hiç görmediğim çakma sarışın bir kızı sömürüyordu. Zil çaldığında ayrıldılar ve Rüzgar kıza para fırlattı. Kızsa gülerek sınıftan çıktı. Sırama ilerlerken Rüzgar beni gördü ve sırıtarak göz kırptı. Hemen başımı çevirip sıraya oturdum.

Dolunay ise sırada oturmuş kulaklıkla müzik dinliyordu. Benim geldiğimi gördüğünde kulağından kulalıklarını çıkartıp bana gülümsedi. Bende gülümsemesine karşılık verdim.

O sırada içeriye hoca girdi ve bizi serbest bıraktı. Hemen Dolunay'a dönüp konuşmaya başladım.

"Dün iş bulmak için dışarı çıktım ve bir dövmeci dükkanının 'Eleman aranıyor' yazısını görüp içeri girdim. Ellili yaşlarda tatlı bir adam vardı. Konuştuk ve beni işe aldı. Ama kimin babasının dükkanıymış bil bakalım." dedim. Dolunay anında "Rüzgar'ın" dedi. O nereden biliyordu ki?

"Sen nereden biliyorsun?" dedim merakla bakarken. Bunları çok sessiz konuşuyorduk çünkü hemen arkamızda Rüzgar vardı. "Onunla çıkarken oraya gitmiştik." dedi ve bileğini açtı. Bileğinde iki tane kalp vardı. Birinin içinde "R" diğerinin içinde "D" yazıyordu. Dolunay'a baktığımda bileğine üzgünce bakıyordu.

"Sen hala Rüzgar'ı seviyorsun" dedim sırıtarak Dolunay'a bakarken. Dolunay'ın yanakları kızarmıştı.

"Evet seviyorsun" dedim. Ama bunu bağırarak söylediğim için bütün sınıf yaptığı işi bırakıp bana bakmaya başladılar. Hoca da gözlerinde soru işaretleriyle bana bakıyordu. Hocadan özür diledim ve herkes işine döndü. Dolunay daha fazla kızarmıştı ve konuşmaya başladı.

"Rüzgar'ı sevmiyorum ama Doruk'u seviyorum yani yeni fark ettim. Rüzgar'ı sevdiğimi sanarken aslında Doruk'u seviyormuşum. Keşke bu kalbin içinde..." dedi ve bileğindeki "R" yazan kalbi gösterdi ve tekrardan konuşmaya başladı. "... "R" yerine "D" yazsaydı." dedi. Dolunay resmen domates gibi olmuştu. Onun bu hali komiğime gitmişti ve kahkalar atmaya başladım. Tekrardan herkes bana döndü. Bu sefer hoca kızmıştı. Yine özür diledim ve bir daha olmayacağını söyledim.

Beş dakika sonra zil çaldı ve Dolunay'ı bileğinden çekiştirip kantine götürdüm. Fakat götürdüğüme pişman olmuştum çünkü Doruk esmer bir bombayla öpüşüyordu. Dolunay daha onları görmediğinden hemen onu kantinden çıkarmaya çalıştım fakat görmüştü. Onlara bakarken anında gözleri doldu. Dolunay'a üzülüyordum.

Dolunay koşarak kantinden çıktı. Bende arkasından koşmaya başladım. Dolunay kızlar tuvaletine girdi. Şansımıza kimse yoktu. Ellerini lavabonun kenarlarına koydu ve aynadan kendine bakmaya başladı. Rüzgar'ı veya Doruk'u anlamıyordum. Dolunay gerçekten güzel ve tatlı bir kızdı. Kumraldı ve çok güzel yeşil gözleri vardı. Doruk'un bu ana kadar Dolunay'ı fark etmemesine şaşırıyordum.

Dolunay ve Doruk çıksalar çok güzel bir çift olurlardı. Fakat Doruk'ta aynı Rüzgar gibiydi. Belki de o esmer kız Doruk'un sevgilisiydi. Ama Dolunay Doruk'un sevgilisi olmadığını söylemişti. Bunun hesabını Doruk'tan soracaktım.

Dolunay yüzünü yıkadı ve tuvaletten çıktık. Çok kötü görünüyordu. Bizde diğer derslere girmedik.

Dolunay'la beraber evlerine doğru yürüdük. Kafasını dağıtmak için şekilden şekile girdim fakat Dolunay'ın yüzü hala asıktı. Evlerinin önüne geldiğimizde Dolunay'a sımsıkı sarılıp üzülmemesi gerektiğini ve bir gün Doruk'un onu göreceğini söyledim. Dolunay'da bana sımsıkı sarılıp teşekkür etti.

Sonra yeni bir iş ilanı bulmaya çalıştım. Çağlar abinin yanında çalışmaya devam edersem Rüzgar'ı her gün görecektim ve bu en son istediğim şeydi.

Akşama kadar iş bulmak için gezdim fakat bana uyanlar deneyimsiz olduğum için almadılar bana uymayanlara da bakmadım zaten.

Çağlar abinin dükkanına yürümeye başladım. Gidene kadar bir saat geçmişti çünkü yanlış yollara saptım ama dükkanı bulmayı başardım. Dükkanın kapısı ve ışıkları açıktı. Umarım sadece Çağlar abi oradadır diye dua ederek girdim içeri. Şanslıydım ki Rüzgar yoktu.

Çağlar abi beni görünce yaptığı işi bıraktı ve gülümseyerek yanıma geldi. İşlerinin nasıl gittiğini sorduğumda çok kişinin gelip dövme yaptırdığını söyledi.

Çağlar abiyle biraz sohbet ettikten sonra dükkandan çıktım ve evime doğru yürümeye başladım. Eve girdiğimde ne annem ne de babam evdeydi. Masanın üzerinde annemin el yazısıyla yazılan bir not buldum.

Notta "Babanla beraber romantik bir akşam yemeğine çıkacağız. Geç gelebiliriz. Eğer acıkırsan buzdolabında yemek var tatlım. -Annen " yazıyordu.

Onların adına sevinmiştim. Uzun zamandır benimle uğraşmaktan yemeğe çıkamamışlardı.

Acıktığım için buzdolabının yanına gidip kapağını açacakken zil çaldı. Annemle babam bu kadar erken geldiğine göre bir aksaklık olmuştu. Fakat kapıdaki annemle babam değil Rüzgar'dı.

TURUNCU KAFA Where stories live. Discover now