14.Bölüm

1K 45 4
                                    

"Hâlâ mı dağınık buralar?" dedim dükkândan içeri girerken. Rüzgar okuldan gittikten sonra ben de derslere girmedim ve dükkâna geldim fakat hâlâ dağınıktı burası. Aslında dağınıklıktan ziyâde Rüzgar'ın hasar verdiği yerler tamir edilmemişti. Musluk hâlâ takılmamıştı ve duvardaki çöküntüler hâlâ vardı.

"Biraz daha böyle kalacak sanırım," dedi Çağlar Ağabey kırılan musluğu eline alarak. "Bugünde çalışamayacağız, istersen evine git," dedi.

Eve veya okula gitmeyi istemiyordum. En azından buraları temizleyip kafamı dağıtabilirdim. Rüzgar'ın bana acırmış gibi bakan suratını aklımdan kısa süreliğine olsa da silebilirdim.

"O zaman bizde buraları temizleyelim," dedim ellerimi çırparak. Çağlar Ağabey bu fikrime olumlu bakınca yerleri silmeye başladık. Hayatımda hiç temizlik yapmamıştım. İlk defa burada yapacaktım. Elime yüzüme bulaştırmamak için özenle yapıyordum.

İşimiz bittikten sonra Çağlar Ağabey'e "Görüşürüz," dedikten sonra dükkândan çıktım. Sıkıcı ve hapis gibi evime doğru yol aldım. Evime giderken arkadan birinin gelip gözlerimi kapatmasıyla çığlık attım.

"Kulağım sağır oldu sevgilim," diyen Tuna'ya kafamı çevirip yüzüne bön bön baktım. "Ne ara sevgili olduk?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Ben seni öptüğümde ve sende beni kendinden uzaklaştırmadığında," dedi gülerek. "Peki," diye mırıldandım. Zaten amacımda buydu, Tuna işimi kolaylaştırmıştı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Tuna hiç vakit kaybetmeden. "Evime," diyerek kestirip attım. Umarım benimle eve gelmez, diye içimden söylenirken "Ben de seninle geleyim o zaman," diyen Tuna beklentilerimi boşa çıkardı. Reddetme lüksüm olmadığı için "Olur," dedim.

Eve geldiğimizde ne annem ne de babam evde yoktu. Tuna ceketinden kurtulup salona geçti ve koltuğa oturdu. Önüne geçip dikildim ve "Bir şeyler yer misin?" diye sordum. "Hayır, aç değilim," dedi ve beni çekerek yanına oturmamı sağladı.

Tuna beni kolunun altına aldı ve "Hep bunu istemiştim," dedi. Elleriyle saçlarıma dokundu ve "Her zaman bu turuncu saçlarını okşamak istemiştim."

Ben ise bu pozisyonumuzdan, Tuna'nın saçlarımı okşamasından rahatsız oluyordum ama sesimi çıkarmıyordum.

Kendimi bu kollara ait hissetmiyordum. Benim ait olduğum yer Rüzgar'ın kollarıydı. Onun o huzurlu kolları.

Tuna bir kez daha saçlarıma dokunup küçük bir öpücük kondurduğunda kendime hakim olamayıp Tuna'nın kollarından sıyrıldım ve ayağa kalktım. Rahatlama hissiyle dolup taşarken Tuna'nın "Ne oluyor?" diyen bakışlarına da maruz kalmıştım.

"Susadım da, sende ister misin?" diye sordum. Tuna'nın merakla bakan surat ifadesinin yerini muzipçe bakan bir ifade almıştı. "Hayır sağol," dedi ve ben de mutfağa gittim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Şu an Rüzgar'ın gelip beni kurtarmasını istiyordum. Ama buna alışmalıydım. Rüzgar'dan intikam almam gerekiyordu. Onun bana yaşattıklarını benim de ona yaşatmam gerekiyordu.

Kendime su doldurup içerken kapının çalmasıyla içtiğim suyu elimden bıraktım ve kapıyı açmaya gittim. Tam kapıyı açacakken Tuna'da yanıma geldi. Kapıyı açtığımda karşımda Rüzgar'ı görmeyi beklemiyordum. Hem sevinmiştim hem de üzülmüştüm. Sevindiğim kısım Rüzgar'ın beni Tuna'nın elinden kurtaracak olmasıydı. Üzüldüğüm kısım ise, Tuna benim evimde diye Rüzgar'ın yanlış şeyler düşünecek olması.

Rüzgar bir bana bir de Tuna'ya bakıyordu. Sonra Tuna'ya tamamen dönüp "Senin ne işin var burada?" dedi sinirle. Bu ses tonuna ben korkarken Tuna ise sırıtıyordu.

"Sevgilimin evine gelemeyecek miyim?" Tuna'nın bu sözü karşısında gözlerimi kapattım. Rüzgar'ın nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordum. Ben gözlerim kapalı bir şekilde beklerken "Ben sana bu kızdan uzak dur demedim mi lan?" diye bağıran Rüzgar'ın sesiyle gözlerimi açtım. Rüzgar Tuna'nın yakasına yapışmış, burnundan solurken, Tuna sanki hâlinden memnunmuş gibi sırıtıyordu. Tuna'nın bu kadar rahat olmasına şaşırmamak elde değildi.

"Şu an burada, Derin'e her şeyi anlatmamı ister misin?" Tuna'nın bunu demesiyle Rüzgar Tuna'nın yakalarını bıraktı. "Ben de öyle düşünmüştüm," dedi Tuna'da.

Benim anlamadığım kısım Tuna'nın "Her şeyi Derin'e anlatırım," dedikten sonra Rüzgar tereddüt bile etmeden Tuna'dan ellerini çekmesiydi. Benden bir şeyler sakladıkları bariz ortadaydı.

"Benimle geliyorsun," deyip kolumu sıkıca kavrayan Rüzgar'ın arkasından gidecekken Tuna bizi durdurdu ve "Derin seninle gelmeyecek!" dedi. Tuna'nın bu cümlesinin ardından Rüzgar, sanki zafer kazanmış gibi sırıtarak "Eğer Ada'dan şu an gidip ayrılmamı istemiyorsan rahat dur," dedi.

Artık aklım allak bullak olmuştu. Rüzgar'ın Ada ile çıkması neden Tuna'yı ilgilendiriyordu? En önemlisi Tuna ile Rüzgar'ın arasındaki sorun neydi?

Tuna Rüzgar'ın cümlesine karşılık bizi bıraktı. Rüzgar beni çekiştirirken "Yavaş olsana biraz," diye sitem ettim. Ama O, durmak yerine biraz daha hızlı yürümeye ve daha çok kolumu sıkmaya başladı. Arka sokaklardan birine girdiğimizde durdu ve "Sana Tuna'nın yanına yaklaşma demiştim sen ise onunla sevgili olmuşsun!" dedi sesini yükselterek.

"Sen de Ada'yla sevgilisin!" Benimde sesim yükselmişti. "Benim bir nedenim var ama senin yok," dedi Rüzgar. Şimdi onu sinir edebilirdim.

"Belki de Tuna'ya aşığım," dedim dudak büzerek. Rüzgar'ın mavi gözlerinden alev fışkırıyordu. Ardından "Hem senin Ada'yla çıkma nedenin ne?" dedim. Eğer dün Rüzgar'ı susturmasaydım bana açıklama yapabilirdi ama bugün susmayı tercih etmişti. Hâlâ ses yok. Hadi ama Rüzgar dün zaten açıklayacaktın!

Rüzgar'ın susmasına karşılık bende sustum. Birkaç saniye sonra Rüzgar beni kendine çekti ve öpmeye başladı. Bir ara dudaklarımı kopartacak sanmıştım. Öpüşmemiz bittikten sonra bana küçük bir çocukmuşum gibi sarıldı.

İşte benim olmam gereken yer burasıydı. Ait olmam gereken, kendimi ait hissettiğim yer.

Eriyip bitiyordum burada. Keşke saçma sapan bir neden yüzünden Tuna ile değilde Rüzgar'la çıkıyor olsaydım. Rüzgar beni rahatlatıyordu, huzur veriyordu.

Aslında yaptığım hem yanlış hem de tehlikeliydi. Tuna, benim onunla sadece Rüzgar'ı kıskandırmak için çıktığımı ve onu hiç sevmediğimi öğrenirse kötü şeyler olacağını hissediyordum.

"Seni özledim," diyen Rüzgar'a başımı kaldırarak baktım. Söylediği şeyin verdiği mutlulukla, beyaz atlı prensini bulan prensesin, o prensle mutluluğa ulaşması eşdeğerdi. Kendimi beyaz atlı prensimi bulup, onunla her zorluklara göğüs gerdikten sonra mutlu sona ulaşmış gibi hissediyordum. Ama mutlu son diye bir şey yoktur.

"Ben de seni özledim," dedim Rüzgar'a gülümseyerek. Rüzgar tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken "Konuşmanız bittiyse Derin'i alacağım," dedi Tuna. Arkamızda dikilirken Rüzgar ile benim mutluluğumu bozan bir fazlalıktı bu.

Rüzgar'a "Bırakma beni," der gibi baktım fakat Rüzgar anlamadı ve Tuna'ya sinirle bakarak "Bitti," dedi. Hayal kırıklığına uğrarken bunu belli etmemeye çalışıyordum.

Tuna ile beraber evime girdiğimizde "Bir daha Rüzgar'la konuşmayacaksın!" dedi. Sesi yüksek çıkmıştı. Ama benden bunu nasıl isterdi? Ben Rüzgar'ın yanında rahatlarken, onun yanında huzur bulurken nasıl böyle bir şey isterdi benden?

"Saçmalama Tuna!" sesimi bende yükseltmiştim. "Eğer konuştuğunu görürsem kötü olur!" dedi Tuna aynı ses tonunda.

-

Bu arada Turuncu Kafa'ya instagram hesabı açıldı. Kullanıcı adı turuncu_k
Takip ederseniz sevinirim :)

TURUNCU KAFA حيث تعيش القصص. اكتشف الآن