6.Bölüm

1.7K 67 12
                                    

Acıktığım için buzdolabının yanına gidip kapağını açacakken zil çaldı. Annemle babam bu kadar erken geldiğine göre bir aksaklık olmuştu. Fakat kapıdaki annemle babam değil Rüzgar'dı.

Ben Rüzgar'a şaşkınca bakarken "Sen evimi nereden biliyorsun?" diye sordum. O ise muzipçe sırıtıyordu. "Doruk seni evine bırakmış o söyledi," dedi. Bunu söylerken hala sırıtmaya devam ediyordu.

Ah Doruk ah.

"Neden geldin?" diye sordum sertçe. Böyle pat diye gelmesine sinirlenmiştim. Ya annemle babam evde olsaydı?

"Kıyafetlerimi almaya geldim," dedi sırıtarak. Tabi ya! O gün Rüzgar'a kıyafetlerini vermeyi unutmuştum.

"Tamam, sen burada bekle ben getiririm," deyip odama çıkmaya başladım. Uzun bir arayıştan sonra Rüzgar'ın kıyafetlerini dolabımda bulmuştum. Kıyafetleri alıp aşağı indim. Ama şok oldum. Rüzgar koltuğa oturup ayaklarını öndeki masaya uzatmış sigara içiyordu. Sigara ve kokusu her zaman midemi bulandırmıştır.

Rüzgar'ın bu halini ve evimizde sigara içtiğini görünce kan beynime sıçradı. Ailem bile bu huyumu bildiği için evde ve yanımda asla sigara içmezdi.

Rüzgar'a sinirle yaklaşarak elinden sigarasını alıp kül tabağına bastırdım ve hemen masanın üzerindeki parfümü alıp salonun her tarafına sıktım. Rüzgar şaşkın gözlerle bana bakarken ben de sert gözlerle bakıyordum.

"Sigaradan nefret ederim. Bir daha yanımda içmezsen sevinirim," diyerek kıyafetlerini ona uzattım. Kıyafetlerini elimden aldı fakat koltukta oturmaya devam etti. Rüzgar'a dik dik bakarken "Gitsene artık," dedim. Ama o istifini bozmadan koltukta oturmaya devam etti. Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk? Her an annemle babam gelebilirdi. Annem bir şey demez ama babam şüphesiz Rüzgar'la bana okkalı girişirdi.

Onu kolundan tutup koltuktan kaldırmaya çalıştım ama pişman oldum çünkü Rüzgar'ın üstüne düşmüştüm. O kadar yakındıkki dudaklarımız her an birleşebilirdi. Ben şaşkınca ona bakarken onunda şaşkın olduğunu bakışlarından fark ettim.

Hemen üstünden kalkıp üzerimi ve saçımı düzelttim. Boğazımı temizleyip "Artık gitsen iyi olacak," dedim. Bu sefer koltuktan kalkıp kapıya doğru yöneldi ve kapının kolunu çevirip dışarı çıktı. Ben de hemen camdan onun gitmesini izledim. Tam arabasına binecekken arkasını döndü ve beni gördü. Sırıtıp arabasına binip gitti.

O gittikten sonra ben de banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Etkilenmiş miydim? Sanmıyorum. Sadece hiçbir erkekle o kadar yakınlaşmadığım için heyecanlanmıştım. Zaten Rüzgar gibi bir erkeğe aşık olmam benim için büyük bir hata olurdu. Dolunay gibi beni de kullanıp atardı. Emir'in üstüne bir de buna alışamazdım.

Odama çıkıp yatağıma girdim ve uykuya daldım. Sabah annemin sesiyle uyandım. Annem dün geceden olsa gerek oldukça yorgun gözüküyordu. Sanırım geç saatte gelmişlerdi. Anneme "Günaydın" deyip gülümseyerek yatağımdan kalktım. Banyoda elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Babam da annem kadar yorgun gözüküyordu.

Babam da ben de kahvaltımızı yaptığımızda evden çıktık. Her zamanki gibi babam hiç konuşmadığından ben de çantamdan kulaklarımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım.

Geldiğimizi fark edince kulaklıklarımı çıkarıp çantama koyduktan sonra arabadan indim. Daha zil çalmamıştı ve neredeyse herkes dışarıdaydı. Sınıfıma çıkarken Rüzgar ve Ada'yı öpüşürken gördüm. Rüzgar Ada'dan ayrıldığında ona para fırlattı. Ada gülerek parayı alıp kot pantolonunun cebine sıkıştırdı ve Rüzgar'a öpücük atıp gitti. Rüzgar ise Ada'nın arkasından sırıttı.

Hatırladım da en son Ada beni bitirecekti. Fakat iki gündür yanımdan bile geçmemişti.

O sırada zil çaldı ve sınıfa girdim. Rüzgar Doruk'a kahkahalar atarak bir şeyler anlatıyordu. Doruk'ta kahkaha atmaya başladı. Dolunay ise aptal aşıklar gibi önüne dönmüş ellerine bakarak gülümsüyordu. Yanına gittiğimi fark etmemişti. Dolunay'a seslendigimde de duymamıştı. En sonunda Dolunay'ın kulağına ağzımı yaklaştırıp "Dolunay" diye bağırdığım an yerinden sıçrayarak bana döndüğü için kafalarımız çarpıştı. İkimizde kafamızı tutup "Ah" dedik ve gülmeye başladık. Rüzgar ve Doruk'ta bizim sakarlığımızı görüp kahkaha atmaya başladılar. Biz kahkalar atmaya devam ederken hocanın sınıfa girdiğini anlamamızla hepimiz gülmeyi kestik. Hoca bize sinirli sinirli bakarken "Siz dördünüz çıkın dışarı," diye bağırdı. Biz birbirimize bakarken hoca tekrardan bağırınca yerimden sıçradım.

Hepimiz dışarı çıktık ve kapının önüne oturduk. Doruk, Dolunay, Ben ve Rüzgar sırayla oturduk. Dolunay'ın Doruk'a fark ettirmeden bakmaya çalıştığını fark edince gülmeye başladım. Bugün ne kadar çok gülmüştüm!

Güldüğümde bana soru işaretleriyle bakıyorlardı. "Bir şey yok," dedim fakat hala gülüyordum.

Zil çalınca dördümüzde oturduğumuz yerden kalktık. Doruk ve Rüzgar bahçeye çıkınca bizde Dolunay'la beraber sınıfa girmeye karar verdik. Fakat Dolunay'a ilk önce lavaboya gitmem gerektiğini söyleyince sınıfa girdi. Lavaboya girecekken biri beni ıssız bir köşeye çekti. Kim olduğuna bakınca Ada olduğunu gördüm. Işte şimdi yanmıştım!

Ada bana kötü kötü bakarken ben de korktuğumu sezdirmemeye çalışıyordum. Ada tam saldırıya geçecekken Rüzgar'ın sesini duymamızla ikimizde Rüzgar'a döndük. "Ada gelir misin?" deyip sırıttığında Ada'da sırıttı. Sonra bana dönüp sessizce "Seninle daha işim bitmedi," dedi. Ben de gözlerimi kısıp ona baktım. Ada alayla gülerek Rüzgar'a doğru ilerlemeye başladı. Gittiklerinde ben de sınıfa gittim. Dolunay sınıfta yoktu. Sırama oturup Dolunay'ı beklemeye başladım. Çok geçmeden Dolunay sınıfa geldi ve yanıma oturdu. Bana korkmuş bir şekilde bakıyordu.

"Sen iyi misin?" dedi korkuyla. Ne olmuştu bu kıza? "Evet ne oldu?" dedim merakla bakarken. Bu kadar endişelendiğine göre bir şey olmuştu. "Doruk Ada'nın seni köşeye çektiğini görmüş. Hemen Rüzgar'a ve bana söyledi. Rüzgar, koşarak Doruk'un söylediği köşeye gitti. Ben de arkasından gidiyordum ama gelmem gerektiğini söyledi. Ada seni bıraksın diye Rüzgar onu oyaladı." dedi nefes almadan anlatırken. Hiç durmadan "Sana bir şey yaptı mı?" dedi yine bana korkuyla bakarak. Benim için çok endişelenmiş olmalıydı. "Hayır iyiyim ben tam saldırıya geçecekken Rüzgar geldi." dedim. Dolunay imalı bir şekilde bana gülüyordu. Ve ardından "Rüzgar'ın halini görseydin." deyip kahkaha atmaya başladı. "O kadar endişelendi ki onu ilk defa öyle gördüm." Hala kahkahalar atıyordu. Dolunay Rüzgar'ın benden hoşlandığını falan mı ima etmeye çalışıyordu?

Dolunay'a kötü kötü bakarken "Saçmalama," dedim gözlerimi devirerek. Dolunay ise hala kahkaha atıyordu. Rüzgar'ın endişeli halini düşününce ben de kahkaha atmaya başladım.

O sırada içeriye Rüzgar ve Doruk girdi. Onların ardından hoca da girdi.

Ders çabuk bitmişti. Sınıftan çıktım. Koridorda kimse yoktu. Ya bahçedeydiler ya da sınıftaydılar. Koridorda yürürken biri yine kolumu tuttu. Kesin yine Ada'ydı. Bu sefer kimse beni kurtaramazdı. İçimden dualar ederken kolumu tutan kişinin Rüzgar olduğunu gördüm. Dudağının bir kenarı yukarı kırılmıştı. Ben de ona şaşkınca bakarken birden dudaklarıma yapıştı. O beni öperken ben donup kalmıştım. Sonra bir hata yapıp Rüzgar'ın öpmesine karşılık verdim.

Sanki büyülü bir denizde boğuluyordum. Deniz tehlikeliydi. O tehlikeli denizden kurtulmak istiyordum fakat denizin büyüsünden de çıkmak istemiyordum.

TURUNCU KAFA Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt