17.Bölüm

946 40 3
                                    

Rüzgar'la beraber okulun içine girdiğimizde ders zilinin çaldığını fark ettik. Sınıfa koşup içeri girdiğimizde hoca çoktan sınıfa girmişti. Özür dileyip sıramıza geçtik.

Sırama oturduğum anda Dolunay heyecanlı bir şekilde bana doğru dönüp "Sana anlatacaklarım var," dedi. Bu heyecanlı tavrından anlatacaklarının Doruk'la ilgili olduğu belliydi.

Ders bittikten sonra Dolunay'la beraber kantine gittik. Cam kenarındaki masaya oturup Dolunay'ın anlatacaklarını bekledim. "Sanırım Doruk'la çıkıyoruz," deyip küçük bir sevinç çığlığı attı Dolunay. Böyle olacağını tahmin ettiğim için şaşırmamıştım. Dolunay'a sıcak bir gülümseme gönderip "Senin adına sevindim," dedim. Dolunay bana önce garip bir şekilde baktı ve ardından kaşlarını çatıp "Ne oldu sana?" diye sordu. Kötü olduğumu bu kadar erken fark etmesini beklemiyordum.

- Tuna'nın Ağzından -

Sonuncu dikişi attıktan sonra oturduğum üzerinde örümcek ağları olan, bazı yerleri yırtılmış, eski, küçük kanepeden kalktım. Derin'in damarıma basan sözlerinden sonra deliye döndüm ve her yere tekmeler atmaya, yumruklar savurmaya başladım. Aynaya attığım yumruktan sonra ayna kırıldı ve camları elime batmıştı. Bayağı derine girmişti ve çok fazla kanıyordu. Dikiş atmak için kimsenin bilmediği bu yere geldim. Şehirden biraz uzaktaydı. Çoğunlukla kafa dinlemek için gelirdim buraya.

İşimi hallettikten sonra arabama binip okula gitmeye karar verdim. O sıkıcı dersleri dinlemeyi aklımın ucundan geçirmiyordum. Sadece tilki gibi sinsi olan Ada'yla konuşacaktım. Onunda sevineceği bir teklif sunacaktım ona.

Yarım saatlik yolculuktan sonra okula varmıştım. Derste oldukları için banka oturup beklemeye başladım. Dakikalar sonra zil çalınca hemen ayağa kalktım. Derin ve Rüzgar'a görünmeden Ada'yı bulmalıydım. Duvarın arkasına saklanıp etrafa bakınmaya başladım. Bahçenin ortasında Rüzgar ve Rüzgar'ın takıldığı arkadaşlarını gördüm. Rüzgar'ın yanında gereksizce gezen Ada'yı fark etmem de çok vaktimi almamıştı. Rüzgar'ın halinden Ada'dan rahatsız olduğu belliydi. Rüzgar ne kadar az ilgi göstersede bu sanki Ada'nın daha da hoşuna gidiyormuş gibi Rüzgar'ın yanına biraz daha yaklaşıyordu.

En sonunda Ada, Rüzgar'ın ilgisizliği sonucu pes edip onların yanından ayrıldı. Rüzgar'a fark ettirmeden Ada'nın yanına gittim ve onu kolundan tutup kimsenin olmadığı ıssız bir köşeye çektim. Ada bana doğru dönerken "Ne oluyor be?" diye bağırdı. Cırtlak sesi boş yerde yankı yaparken kulaklarımı kapatma isteğimi bastırıp "Sessiz ol yoksa canını yakarım!" dedim sert bir sesle. Ada benim bu cümlemin ardından gülerek "Bence tehditlerini kesmelisin, yoksa senin için iyi şeyler olmaz," dedi benim taklidimi yaparak. Dediği şeyi yapardı. Sözde bir tehdit değildi bu. Kötü şeyler yapabileceğini biliyordum ama bende yapardım. Ne acırdım, ne de pişman olurdum.

"Beni tehdit etmeyi bırakta dinle. Sana güzel bir teklifim var," dedim sırıtarak. Ada'da sırıtmaya başladı. "Neymiş o teklif?" dedi. Ada'ya biraz daha yaklaştım.

"Derin'den kurtulmak istediğini, tamamen Rüzgar'a sahip olmak istediğini biliyorum." Bunu dediğim anda Ada'nın gözleri parladı. "Derin tamamen benim olduğunda, onu buralardan götürürüm. Sen Rüzgar'la, ben Derin'le," diyerek göz kırptım.

Ada söylediklerime sevinirken "Nasıl olacak bu?" diye sordu. Kafamı yana doğru yatırıp sırıttım. "Orasını bana bırak, sen sadece dediklerimi yap."

TURUNCU KAFA Where stories live. Discover now