59.BÖLÜM

4.3K 278 43
                                    




Gökhan Özen - Delice Bir Sevda


Arabanın arka koltuğuna kafamı yaslamış dışarıyı izlerken her şey sessizdi. Gökyüzü temiz, sokaklar ıssız, tek tük bir görünüp bir kaybolan insanlar ise dertsizdi. Öğrenciyken sık sık geldiğim yirmi dört saat açık olan kütüphanenin camından görünen öğrenciler kahve molasına çıkmıştı.

Gözümün önüne gelen Ahu, vize konularıyla boğuşurken bir yandan da annesinin yanında olmaya çalışmıştı. Kendimi kırk parçaya bölsem yine yetişemeyeceğim duygusuyla bir gün kaldırıma çöküp içim dışıma çıkana kadar ağlamıştım. Sonra da Bolu'ya gitmiş ve Yaman'ı bulmuştum.

O gün çok mu içten dua etmiştim? O gün birisi benim için çok mu içten dua etmişti? Keşmekeş bir ruh haliyle yaralı birine bu kadar kolay yardım etmem kaderin bir cilvesi miydi?

Parmağımı camdan akan yağmur damlasına dokundurdum. Aramızda ince bir cam vardı ama hissetmeme engel değildi. Yaşadığım tüm zorlukları, kolaylıkları, üzüntüleri, sevinçleri, heveslerimi, kalp kırıklıklarımı her şeyi yüreğimin her zerresinde hissedebiliyordum.

Başımı diğer tarafa çevirip sürücü koltuğundaki Yaman'ı izlemeye başladım. Dikkatini yola vermiş, sağ elini dizinin üzerine koymuştu. Önde giden arabalardan yansıyan kırmızı ışık yontulmuş gibi duran yüzüne derinlik katıyordu. Lülesi öne düşünce düzeltip parmaklarını saçlarının arasından geçirdi ve o çok sevdiğim şekli vermiş oldu.

Telefonuna göz atarken bile tetikteydi ve sık sık aynaları kontrol edip tedbiri elden bırakmıyordu.

''Yaman.''

Cevap vermeden evvel telefonunu ekranın altındaki boşluğa koydu ve dik omuzları gevşedi. ''Efendim güzelim.''

Dingin sesi benim konfor alanımdı.

Yaman, benim konfor alanımdı.

''Teşekkür ederim.''

Kırmızı ışıkta durunca yüzünü bana çevirdi ve dolgun dudakları kıvrıldı. ''Rica ederim de nereden çıktı böyle? Uyuyorsun sanıyordum.''

Düğünün sonunda biz bize kendimizden geçmiştik. Artık ayak tabanlarımı hissetmeyince diğerlerini hiçe sayıp beni kucakladığı gibi düğünden kaçırmıştı. Hala parmak uçlarım bile sızlıyordu ama tepemde mutluluk bulutları vardı ve üzerime sağanak sağanak yağıyordu.

''Uyuyamayacak kadar yorgunum.'' Erkeksi bir şekilde kıkırdadı. ''Kuzey bir ara yengemi matineye falan gönder enerjisini atmalı dedi. İçinden ne çıktı yavrum öyle?''

Vefa'nın uyunmaması için kısık sesle güldüm. ''Ne oldu pistten karımı kazırım diye korktun mu?''

''Seni böyle mutlu edecekse pistten kazır tekrar dans ettiririm. Bakma sen Kuzey'e o da seninle karşılıklı oynamaktan mutluydu.'' Telefonu çalınca işaret parmağını kaldırıp, ''Bir dakika yavrum,'' dedi.

''Efendim Osman?''

''Tamam, kendini belli etmeden takip etmeye devam et. Sonra kendi uçağınıza yetişin.'' Koltuktan hafifçe doğrulup Yaman'a dikkat kesildim. ''Evet, Osman. Sizin uçağınız. Hayır, Osman. Hiçbir şey olmaz. Kafanız dağılsın diye bilet aldım fazla soru sorma.'' Telefonu dan diye kapatıp sesli bir şekilde nefesini dışarıya verdi. ''Sorgulamadan nefes almayacak bu gidişle.''

''Onlar nereye gidecek ki?''

''Kuzey'in peşinde çok koşturdu diye onlara da bilet aldım. Defne ile tatile yolluyorum.''

''Ciddi misin?''

Yaman kafasını sallayıp frene bastı ve yeşil ışığın yanmasını bekledi. ''Şaheser anneye de biraz izin verdim çocuklarının yanına gidecek. Sana çok yardım etti hakkıdır.''

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BEYOĞLUWhere stories live. Discover now