1. BÖLÜM

83.8K 2.3K 331
                                    

- Evgeny Grinko - Faulkner's Sleep.


Kaçış.

Günlerdir zihnimde dolaşan tek kelime buydu.

Kafamı ellerimin arasına almış bir haftalık planımı tekrar tekrar düşünüyordum. Yapmam gerekenler aklımın içinde sıralanmıştı, hataya yer yoktu. Sokağı gören penceremin önündeki masamın üzerine bıraktığım anahtarımı alıp minik kız kulesi figürü olan anahtarlığımdan çıkarttım. Kullanmaktan yüzü soyulan anahtarı ışığa doğru kaldırıp inceledim. Cansızdı ama yıllardır beni evden uğurlarken ve sıcak yuvama geri dönerken yanımdan ayrılmayan yegâne şey oydu. Sahip olduğum her şeyle duygusal bir bağ kurmaktan rahatsız olduğum söylenemezdi.

Evin satış işlemleri için gerekli evrakları düzenleyip dosyaya yerleştirdim. Parayı denkleştirebilmek için evi eşyalı satmaktan başka çarem yoktu. Bugün bu evimizi satacak daha sonrada Bolu'ya gidip, oradaki evimizi de satılığa çıkartacaktım. Bir gün bile bana fazladan vakit tanımayan bankalara öfkeliydim. Valizlerimi kapıya kadar taşıdıktan sonra arkamı bile dönmeden kapıyı kapattım. Geçmişimin üzerine kapattığımı hayal etsem de her şeyin aklımın bir köşesinden çıkmayacağının bilincindeydim. Alt kata Leman teyzenin yanına inmek için valizlerimle birlikle zorlu bir savaş verdim. Zili çaldıktan sonra beklemeye başladım. ''Hoş geldin mari, yemek yemeden göndermem hadi geç içeri.'' Barbie bebek gibi olan sarı saçlarına hayranlıkla bir kez daha göz gezdirdim. ''Bir an önce yola çıkmam gerekiyor Leman teyze, yolda yeni ev sahibine anahtarı teslim edip tapu devir işlemlerini halledeceğim.'' Leman teyzenin gözlerine yaşlar dolarken dudakları titredi. ''Anladım güzel kızım döner dönmez yanıma uğra olur mu merakta bırakma beni. Eğer hemen kiraya çıkamazsan gel benim yanımda kal,'' dedi. Ses tonu her zaman olduğu gibi şefkatliydi.

Buralara tekrar gelmeyeceğime adım gibi emin olsam da, kaderin önüme serdiği yolları tekrar arşınlayacağımı bilemezdim.

Valizlerimi küçük kartalıma yerleştirip sürücü koltuğuna geçtim. Annemin arabası olduğu için ona gözüm gibi bakıyordum. Yadigârım ufaktı, kimi zaman beni yolda bırakırdı ama ne de olsa ilk göz ağrısıydı. Yola çıktıktan sonra noterde imzamı attım ve yeni evlenen çifte anahtarlarını teslim ettim. Annem zevkli kadındı, eşyalarımızın hepsi birbiriyle uyumluydu. Yıllar geçse dahi modası asla geçmezdi. Hastane ücretini karşılamak için çektiğimin kredi kartı borcunu bir an evvel ödemem gerekiyordu. Parayı sırt çantama dikkatlice yerleştirip torpidonun altına dikkatlice koydum. Bu paranın başına hiçbir şey gelmemesi gerekiyordu, her zamankinden daha dikkatli olmalıydım.

Karla karışık yağan yağmur yüzünden silecekler hiç durmadan çalışıyordu. Isıtıcıyı en yüksek seviyeye getirsem de titrememi engelleyemiyordum. Parmakları kesik olan pembe eldivenlerim yüzünden parmak uçlarımı hissetmez olmuştum. Bolu, yıllar önce olduğu gibi yine beni soğuk havasıyla karşılıyordu. Selektör yakan siyah renkteki lüks arabaya yol verdikten sonra peşinden son sürat giden beş adet araba kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Önemli birine bir şey olmuş olmalıydı, böylesi bir telaş, insan aklında bin bir türlü senaryoyu canlandırıyordu. Derin bir nefes aldım, dikkatimi vermem gereken daha önemli meselelerim vardı, bir başkasını düşünmemeliydim.

Sığamıyordum, ciğerime doldurduğum nefesime bile sığamıyordum.

Neyden ve kimlerden uzaklaşmak istediğimi bile bilmiyordum. Annemin yokluğu yüreğimi sızlatıyor, senelerce kaçtığım o eve tekrar gidip çocukluğuma ve yaşadıklarıma veda etmek üzere olduğumu bilmek saç diplerimin karıncalanmasına neden oluyordu. Uzun yolları severdim. Saatlerce, günlerce hatta aylarca hiç durmadan gitmek istiyordum. Otoban boştu. Hızlı gitmek istesem de gözyaşlarım görüşümü engelliyordu. Etraftaki renk cümbüşünü izleyerek yoluma devam ettim.

BEYOĞLUWhere stories live. Discover now