43.BÖLÜM

15.2K 807 171
                                    

- Can Koç - Gökyüzünü Tutamam


Elim beyaz çarşafın üzerinde gezinirken onun her daim üzerimden çekmeyeceğini bildiğim elini arıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Elim beyaz çarşafın üzerinde gezinirken onun her daim üzerimden çekmeyeceğini bildiğim elini arıyordum. Yatak genişti, sıcak elini bulmak zordu. ''Yaman,'' dedim mırıldanarak. Bu sessizlikten hoşlanmamıştım. Boğazım yanıyor başım çatlıyordu. Dün çok fazla ıslanmamıştım hâlbuki. Ama yağmur altında onunla tekrar öpüşecek olsam hiç düşünmeden koşup kollarına atlardım. Çünkü sevmek biraz deli işi, onu sevmek başlı başına delirmekti.

Yorganı açamayacak kadar üşüyordum. Saate bakmak için telefonumu ararken havanın çoktan aydınlandığını gördüm. Cam tavanın üzerine konan kumrular birbirlerine kur yapıyorlardı. Daha fazla oyalanmayıp alt kata indim ve Yaman'ın en kalın kapüşonunu üzerime geçirdim. Yaz ayı olmasına rağmen böylesine kalın giyinmek ancak benim yapabileceğim bir şeydi, umursamadım. Çünkü üzerime onun kokusu sinerken nasıl göründüğüm umurumda değildi. Alnımı ovalayarak mutfağa indiğim de beni oldukça boş ve sessiz bir ev karşıladı. Kötüyü düşünmek istemesem de yaşadıklarımız içime korku fidanı dikmekten başka bir işe yaramıyordu. Ben kuruması için uğraşsam da fidanımın ağaç olmasını isteyen insanlar bir o kadar çoktu. Ada tezgâhın üzerinde hazırlanmış bir bitki çayı karışımı ve yanında bir not vardı.

''Tüm gece öksürdün güzelim, senin için hazırladım. Tek yapman gereken şey onları sıcak suyla buluşturmak. Benim biraz işim olduğu için erken çıkıyorum, sen uyanmadan döneceğim. Yeni bir güne gözlerini açarken seni izlemeyi seviyorum çünkü benim yani kocanın yakışıklı yüzümü gördüğün zaman yüzünde oluşan o gülümseme... Umarım gelmeden uyanmazsın o anı asla kaçıramam. Olurda uyanırsan vakit kaybetmeden çayını iç, hasta dahi olsan o nikâh kıyılacak!

İmza, Ahlaksız Kocan.

''Geç kaldın,'' derken dudaklarımı büzdüm. Elimi iman tahtamı üzerine bastırdım. Hırıltılı nefes alıyor olmak hiç hoş değildi. Dini nikâhım öncesi olacak şey değildi! Sıcak suyu hazırladıktan sonra koltuğa oturup çayımı yudum yudum içtim. Düşünceli bir adam oluşu ruhuma iyi geliyordu. ''Ahuğ,'' diye bağırdı Rüzgâr. Verandadan içeriye yürüyerek girdiğin de evin içinde böyle beyaz bir şeyin geziyor oluşuna güldüm. Tepesindeki saçlarını açıp kapattı ve koltuğun üzerine uçarak kondu. Kafasını hafifçe çevirmiş elimdeki kupaya bakıyordu. ''Susadın mı oğlum?'' deyip kafasını okşadım. Sehpanın üzerindeki cam sürahideki suyu bardağa doldurup ona uzattım. Siyah ayaklarıyla bardağı tutarken gagasını bardağın içine daldırıp koca bir yudum aldı. Yutkunurken kafasını havaya kaldırmasını oldukça komikti.

Aklıma gelen şeyle gülümseyip telefonumu eşofmanımın cebinden çıkartıp Kuzey'i görüntülü aradım. Ekranda Kuzey'in yüzü belirince ''Sürpriz!'' diye sesimin el verdiğince bağırdım. Telefonu kucağımdaki Rüzgâr'a çevirince Kuzey'in yüzündeki şaşkınlık tüm ağrılarımı unutturmuştu. ''Kuzeyyğ,'' dedi Rüzgâr ve gagasını telefonun ekranına yaslayıp öpücük sesi çıkarttı. Gözlerim ikili arasındaki bağ yüzünden dolarken iyi ki aramışım diye içimden geçirdim. ''Oğlum.'' Rüzgâr, Kuzey'e dokunmak istermiş gibi sürekli telefona yakından bakmaya çalışıyordu. ''Aşkım Kuzeyyğ,'' dedi. Kanatlarını çırpınca yüzümü korumak için kendimi geri çektim. ''Merhaba Kuzey.'' Gözlerinden akan yaşı silip gülümsemeye çalıştı. ''Çok özledim,'' diyebildi sadece. Sonrasında ellerini yüzüne kapatıp dudaklarından bir hıçkırık kaçırdı.

BEYOĞLUWhere stories live. Discover now