44.BÖLÜM

15.3K 619 158
                                    

- Gökhan Türkmen - Aşk


Alacakaranlığın ıssız ruhu yeryüzündeki hâkimiyetini korurken dünya, geceyle gündüz arasında sıkışıp kalmış gibiydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Alacakaranlığın ıssız ruhu yeryüzündeki hâkimiyetini korurken dünya, geceyle gündüz arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Bir yanı geceye sığınmak isterken bir yanı güneşle birlikte geride kalan günün izlerini silmek istiyordu.

Ağızda acı bir tat, yürekte ise koca bir burukluk bırakan kötü günleri silmek ancak onunla mümkün olacağı için elini bir an olsun bırakmıyordum. Yaman bu durumdan oldukça memnun, ben ise dünyanın en mutlu insanıydım. ''İçindeki yalnızlık duygusunu güzel gözlerinden çekip alacağım,'' demişti ve gözlerim sadece onu gördüğü için başka hiçbir kötü duygu yüreğimde barınamıyordu. Çünkü orada Yaman taht kurmuştu ve krallığını ilan edeli çok olmuştu. Ne zaman uzaklara dalıp derin bir iç çeksem, tam karşıma geçip griye çalan gözlerini gözlerimle buluşturup kalbimin ritmini değiştiriyordu.

''Yalnızca gözlerime bak Ahu, orada yalnız olmadığını ve seni her şeyden çok seven bu adamı gör. Gör ki güzel yüzün solmasın, yüreğinde sadece yaşayacağımız güzel günlerin umudu yeşersin.''

Arkama yaslanıp direksiyonu sıkıca tuttum. Arabanın içinde yalnızca Yaman'ın nefes alışverişinin sesi vardı. Koltuğu arkaya doğru yatırıp uzanmıştı ama uzun bacaklarıyla rahat etmişe benzemiyordu. Otobanın boş olmasından fırsat bilip gaza biraz daha yüklendim. Arkamızda kalan her bir sokak lambası tek tek sönerken tan yeri ağarmak üzereydi. Kuş sürüsü ahenkle gökyüzünde dans ederken gülümsedim. Doğa, eşsiz bir sanata ev sahipliği yapıyordu ama insanlar kıymetini bilmiyordu. Çünkü baktığım her yer olağanüstü bir güzellikteydi ama kimse farkında değildi.

Bakışlarımı önüme çevirip dikkatimi tekrar yola verdim. Güneşin doğuşuna çok az bir zaman kalmıştı bu yüzden saatlerdir yolda olmanın hediyesini ona vermeliydim. ''Yaman,'' dedim fısıldayarak. Onu uyandırmak istemesem de kalan yolumuzu onunda görmesini istiyordum. ''Yaman.'' Elimi koluna yerleştirip okşadım. ''Hadi uyan hayatım.'' Sola sinyal verdiğimde arabaya dolan sesle kollarını geriye atıp bir süre gerindi. ''Günaydın.'' Yeni uyandığı zaman boğuk çıkan sesine bir kez daha tav olurken ''Günaydın,'' dedim. Koltuğunu dik bir pozisyona getirip elleriyle yüzünü ovaladı. Dizlerine örttüğüm pikeyi yeni fark ediyor olsa gerek gözlerini pikenin desenlerine dikti ve öylece bekledi.

''Hayatı sorguluyor gibisin,'' deyip güldüm. Onun ilk kez bu kadar uyku mahmuru olduğuna şahit oluyordum. ''Senin sesinle uyanmanın nasıl bu kadar güzel olabileceğini düşünüyordum.'' Kaşlarım havalanırken yüzüme aptal bir sırıtış yayıldı. ''Cevap ne peki? Merak ettim bak şimdi.'' Tekrar hızlanırken Yaman etrafa bakmaya başladı. ''Asıl cevabı ben merak ediyorum. Hala nereye gittiğimizi söylemedin.'' Kızaran gözlerini dudaklarıma çevirip derin bir iç çekti. ''Şuan evimizdeki yatakta olmak varken... Hiç!'' Huysuz bir çocuk gibi oluşu nadir rastladığım bir durumdu ve memnun olmadığım söylenemezdi.

''Ben yanında olduğum sürece saat ve mekânın önemli olmadığını düşünüyordum.''

Hemzemin geçide varınca kırmızı ışığın yanmasıyla birlikte frene basıp beklemeye başladım. ''Kışkırtıyorsun, yapma,'' dedi. Omzumun üzerinden bukleleri dağılan adama baktım, eşim. ''Peki,'' deyip omuz silktim. Kışkırtmak öyle yapılmaz böyle yapılırdı. Yaman ön cama doğru eğilip yeşil ışığın yanması için kaç dakika olduğuna baktı. ''Elli saniye yeter de artar bile,'' deyip aniden arabanın el frenini çekti. ''Kışkırtma demiştim, şimdi nereye kaçacaksın bakalım.'' Direksiyondaki elimden tutup kendine doğru çevirdi. Gözlerim irileşirken kalan kırk beş saniyede ne olacağını düşünmeye başladım.

BEYOĞLUWhere stories live. Discover now