8.BÖLÜM

38.5K 1.9K 202
                                    




İstanbul çok büyülü bir şehirdi. Odam 7.katta olmasına rağmen şehrin tüm güzelliğini yukarıdan izleyebiliyordum. Elimi uzatsam hepsini tutacakmışım gibiydi, ışıkları kapalı ev yoktu sanki. Ve ben camın önünde oturmuş o evlerin içinde yaşayan insanların kim olduğunu, şuan neler yaptıklarını düşünüyordum. Oda oldukça büyük bir suit gibiydi ama ben kendimi buraya yabancı hissettiğim için yatakta değil camın önünde oturuyordum. Manzara aklımı başımdan almıştı ama yaşadıklarım aklıma geldikçe zihnim bir çatışma yaşıyordu. Unutmak isteyen taraf ile şuanın büyüsüne kapılmış tarafın şiddetli bir çarpışmasıydı bu.

Kapının çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kapıya ilerledim. Kapıyı açmadan arkasından ''Kimsiniz?'' dedim. ''Oda servisi hanımefendi,'' dedi ince sesli bir adam. Ama ben oda servisini çağırmamıştım ki. Kapıyı açmayacağımı anlayan adam boğazını temizledi. ''Beni Kuzey Bey yolladı hanımefendi size yiyecek bir şeyler getirdim.'' Yavaşça kapıyı açıp adamın getirdiklerini bırakması için kenara çekip yolu açtım. Adam hızlıca odanın içinde bulunan masaya getirdiklerini bıraktı. ''Afiyet olsun,'' dedikten sonra  gülümseyerek odadan çıktı. Odanın sol tarafında büyükçe olan çift kişilik bir yatak vardı. Müşterilerinin manzarayı rahat izleyebilmek için özellikle buraya yerleştirildiği belliydi. Karşı duvarda büyük bir televizyon ve mini bar olduğunu tahmin ettiğim bir dolap vardı. Merakıma yenik düşüp adımlarımı sağda bulunan kapıya yönelttim. Birbiriyle uyumlu dolaplarla ve raflarla oluşturulmuş giyinme odasından açılan bir başka kapı daha vardı. Beyaz mermerlerin hakim olduğu banyo ve lavabo bana Türk hamamını anımsatmıştı. Boğaz kenarındaki bir otelin böyle Türk motiflerini barındırması şaşılacak bir şey değildi aslında. Ana odaya geri dönmüş masadaki yemekleri yemeye başlamıştım. Odaya göz gezdirmiş ama herhangi bir saat görememiştim. Masanın üzerinde olduğunu yeni fark ettiğim kumandayı alıp televizyonu açtım. Müzik kanallarını hızla geçip bir haber kanalında durdum.

03.39

Saate şaşırmıştım. Yola o kadar geç mi çıkmıştık veya bir yerde mola mı vermiştik hiçbirini hesaplayamıyordum. Yemeğimi bitirip suyumu içtikten sonra duşa girmeye karar verdim. Yarına giyecek kıyafetim yoktu ve kan bulaşmış kazağımı yıkamam gerekiyordu bu yüzden televizyonu kapatarak banyoya ilerledim. Banyoya girmeden solda kalan dolaptan bir bornoz çıkarıp kapıyı sıkıca kapattım. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarırken kan kokusu midemin bulanmasına neden olsa da hızlıca tüm kıyafetlerimden kurtulup sıcak suyun altına geçtim. Akşam yaşadığım korkunun üzerine soğuktan üşümem de eklenince kaslarım kaskatı olmuştu sanki.

Gözlerimi kapatıp suyun sesini dinlerken onun ses tonu kulaklarıma süzüldü usulca. Günlerce benden sakladığı sesi her kadını etkileyecek türdendi. Etkileyici bir ses, düzgün bir konuşma üslubu iyi bir eğitim aldığını belli ediyordu. Kuzey'in sorularına da çok cevap vermemişti belki de konuşmayı çok sevmiyordu. Su yukarıdan akıp ayaklarımın altındaki yeri döverken, onu eve taşıdığım gün ''Suu..'' diye inlediğini hatırladım. Konuşamayan bir insan su isteyemezdi ve bu detayı ben yeni anlıyordum. Ellerimi yüzüme kapatıp sinirimi bastırmaya çalıştım. ''Aptalsın Ahu, aptal.''

Saçlarımı ve vücudumu kuruladıktan sonra bornozumu giyip küçük havluyu saçlarıma sardım. Banyo dolabında deterjan ve türevi bir şey yoktu ama kazağımı yıkamaya mecburdum bu yüzden lavabonun içine koyduğum kazağımın üzerine bolca sıvı sabun döküp yıkamaya başladım. Beni düşürdüğü bu durumun sinirini ondan çıkarmak istermiş gibi sinirle yıkıyordum. Duruladıktan sonra leke tamamen geçmese bile azalmıştı. En azından sakarlık yapıp üzerime bir içecek dökmüşüm havası veriyordu. Kazağımı kurutmalığın üzerine asıp yatağa geçtim. Kendimi yatağa sırt üstü bıraktığımda yarın nereye gideceğimi düşünmeye başladım. Ama uyku bedenimi ele geçiriyordu.

BEYOĞLUOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz