Bölüm 36, Kısım 2

407 64 99
                                    

  Peter’ın ifadesinin değişme hızı komikti.

  Hadrian, adamın yüzünün şokla gevşeyip ıstıraba yakın bir duyguya evrilmesini belli belirsiz bir tatminle izledi.

  Peter’ın boğazından boğuk ve pürüzlü bir ses çıktı. Diğerinin engel olamadığı bir salya damlası ağzına tıktığı perde parçasını iyiden iyiye ıslatarak çenesinden aşağıya doğru damlamaya başlamıştı.

  Hadrian düzgün bir şekilde toparlandı. Bacaklarından birini göğsüne doğru kıvırırken diğerini gevşek bir şekilde uzatmıştı. Kollarından birini dizine dolayarak sadece diğerini izledi.

  Bakışlarını donuk bir şekilde oturan büyücünün üstüne iyi bir şekilde oturan işlemeli cübbesinde gezdirdi. Kendine oldukça iyi bakmış gibi görünüyordu ve elbiseleri çok temizdi. İçinde bir şeylerin kıvılcımlandığını hissetti.

  Korkunç ve şiddetli bir hissin göğsünü yakarak büyüdüğünü, tüm benliğini kavurmaya başladığını hissedebiliyordu. Görüş alanı kararmaya başladığında o esnada görebildiği tek şey Peter’in yakasındaki yüksek kaliteli dikişlerden oluşan şeritti.

  Hadrian ve annesi, onun yaptıkları yüzünden neredeyse beş parasız bir şekilde yıllarını geçirirken onun burada, bir eli yağda bir eli balda bir yaşam sürmüş olması çok fazlaydı.

  Hadrian bir anda hareketlendi ve aralarındaki mesafeyi aştı. Yumruğunu adamı yere devirmeye yetecek bir kuvvetle suratına geçirdi.

  “Seni piç.” Adama tekrar tekrar vurmaya devam ederken sertçe konuştu. “Tam bir orospu çocuğusun. Sana güvenmişlerdi.

  Darbeleri yüzünden Peter’in burnunun içeri doğru çöktüğünü hissetti. Hemen ardından kulağına ulaşan keskin ses onu durduran yegane şey olmuştu.

  Hadrian, adamın üzerine güçsüzce yığıldığında iki yanına dayadığı kolları gücünü tekrar toplamaya çalışırken titriyordu. Karşısındaki haine bakmaya bile katlanamadığından başını eğik bir şekilde tuttu. Kelimeler onun kontrolü dışında ağzından dökülmeye devam ettiğinde Hadrian dehşet içinde gözlerinin yanmaya başladığını hissetti.

  “Bizi sattın. Sana güvendikleri halde sen bize ihanet etmeyi seçtin. Peki ne için Peter amca? Yeni cübbeler mi? Yoksa gösterişli bir ev için mi?” Eldivenli parmaklarını yumruk haline getirdi. Yumruğunu o kadar sert bir şekilde sıkmıştı ki eldivenin kumaşından sesler gelmeye başlamıştı. “Efendinin yanına koşmadan önce ne kadar bekledin? Bir saat? Yoksa iki mi?” Omuzları aldığı kesik nefeslerle sarsılırken yanaklarından aşağıya doğru akmaya başlayan gözyaşlarını gizleyebilmek için yüzünü o lanet cübbelere bastırdı.

  Bu adam onu bu şekilde görmeyi hak etmiyordu.

  “Onlardan bu kadar çok mu nefret ettin?” diye sordu sessizce. “Onlara duyduğun kin ölmelerini isteyecek kadar fazla mıydı? Benden bu kadar çok mu nefret ettin?” Güç bela doğrulduğunda yanakları hala nemliydi. Dudakları alaycı bir ifadeyle büküldü. “Bana cevap ver!”

  Ağzındaki kumaşı çekip çıkardı ve kenara fırlattı. Islak olduğundan yere düştüğünde duyulabilir bir ses çıkarmıştı.

  Peter, yüzü kanla kaplı bir halde sessizce onu izledi. Hastalıklı yüzünde şimdiden morluklar oluşmaya başlamıştı bile. Salya sümük ağlıyor, yüzünü daha da batırıyordu. Hadrian onun üzülmeye hakkı olmadığını düşündü.

  “H-Harry-”

  “Kapa çeneni,” diye bağırdı Hadrian, büyüsü tepkisiyle eş zamanlı olarak artıyordu. Bunun etkisiyle Peter iğrenç bir şekilde boğulur gibi sesler çıkarmış, nefes almakta zorlanırken tüm vücudu seğirmeye başlamıştı.

Gölgeleri Tüketmek (Harry Potter/Tom Riddle)Where stories live. Discover now