Bölüm 20, Kısım 2

814 113 161
                                    

  Claire bir elini Hadrian’ın gevşek parmaklarının üzerine yerleştirmiş bir şekilde yatağın kenarında sessizce oturuyordu. Gözlerini cansız bir ifadeyle gencin üzerinde dolaştırdı. Omuzları hissettiği duyguların ağırlığıyla çökmüştü.

  Onu daha öncesinde hiç böyle bir durumda, bu kadar hareketsiz bir şekilde görmemişti. Diğerinin teni bir ölü kadar solgundu. Göğsünün aldığı nefeslerle belli belirsiz inip kalktığını görmese onun öldüğünü bile düşünebilirdi.

  Boğazı düğümlendiğinde gözlerini kapattı ve çaresizce diğerinin ölmediği için ne kadar şanslı olduğunu düşünmemeyi denedi.

  Genç arenadan alınıp tedavi edileli bir hafta geçmişti ve Hadrian o süre boyunca bir kez bile olsun olduğu yerden kıpırdamamıştı.

  Şifacılar hala uyanmamasının sebebinin, sihirsel yorgunluk ve vücudunun yan tarafında bulunan yaradan – yoğun bir şekilde tedavi edilmesine rağmen hala sargılıydı - kaynaklanan fiziksel travmanın bir kombinasyonu olabileceğini söylemişlerdi.

  Ancak Claire bundan daha fazlası olduğunu düşünüyordu.

  Hadrian yaralanmış olabilirdi, ama o Claire’in şimdiye kadar karşılaştığı en inatçı insanlardan biriydi. Öylece bir anda yıkılacak bir tip değildi. Şimdiye kadar uyanmış ve can sıkıntısından bunalmış bir şekilde sızlanması, girdiği derslerin ödevleri konusunda onu darlıyor olması gerekirdi. Hogwarts şifacısıyla eline geçen her fırsatta kavga ediyor olmalıydı.

  Claire, Hadrian beşinci yıllarında kaval kemiğine çarpan bir bludger yüzünden kendini bu tarz bir durumun içerisinde bulduğunda ve üç gün boyunca hastane kanadında kalmaya zorlandığında, gencin tam olarak bu şekilde tepki verdiğini yarım bir gülümsemeyle hatırladı.

  Birkaç saniyeliğine bile olsa gencin uyanmış olması gerekiyordu.

  Yerinden kımıldamamış olması ve diğerinin yüzündeki belirgin acı ifadesi Claire'e doğru gelmiyordu. Onu başka bir şey rahatsız etmese neden hala acı çekiyor olsundu ki?

  Ellerinin tutuşunu sıkılaştırırken kaşlarını çattı.

  Şu an tek istediği şey gencin gözlerinin açılmasıydı. Sadece sesini duymak bile onun için tanrının bir lütfu olurdu.

  Hadrian bu durumda kalmaya devam ettikçe, heyecanı ve neşesi de bununla paralel olarak azalıyor gibiydi. Şampiyonları hala yaralı ve baygınken, kimse gencin galibiyetini kutlama konusunda hevesli değildi.

  Claire bakışlarını umutla Hadrian’ın yüzüne çevirdi. Uyanmanın yakınından bile geçmemesi canını sıkıyordu.

  “Lütfen uyan artık,” diye mırıldandı, gencin alnına düşen dağınık saç tutamlarını kenara iterek.

  Vahşi saç tutamlarını eliyle geriye doğru taramaya çalışırken bu görüntü karşısında gülümsememek için kendini zor tutmuştu. Diğerinin saçlarının her zaman düzenli ve tertipli olmasından, daha öncesinde Hadrian’ın saçlarının bu derece bir inatçılığa sahip olduğunu farketmemişti.

  Her nedense şu anki hali Claire’in hoşuna gitmişti. Dört bir yana yayılmış, evcilleştirilmesi neredeyse imkansız olan saç tutamlarından oluşan bir karmaşa…

  Bu saç tarzını daha sık kullanmalı, diye düşündü hafifçe gülerek. Daha genç görünmesini sağlıyordu. Bu tarz onun çocuksu çekiciliğini daha iyi yansıtıyor ve her zamanki derli toplu görünümünden daha fazla yakışıyordu.  

  Bunu uyandığında yüzüne söylemem lazım.

  “Bir değişiklik var mı?”

  Claire arkasını döndüğünde Amelia Evans’ın orada beklediğini ve onu merakla izlediğini gördü.

Gölgeleri Tüketmek - Harry Potter/Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin