Bölüm 2, Kısım 1

1.1K 142 121
                                    

  Bu sabah Sihir Bakanlığı'na giriş yapılan alan normalden çok daha yoğundu. Etraf telaşlı cadılar ve devamlı bir koşuşturmaca halinde olan büyücülerle dolup taşıyordu. Hadrian insan sayısının çokluğuna şaşırmamıştı. Normal bir günde de binanın bu kısmından yüzlerce kişi geçiyor olurdu - ama özel konsey toplantısının son gününde, aşırı sayılabilecek bir insan kalabalığının varlığı mevcuttu.

  İnsanları bu meraklı tavırları için yargılıyor değildi. Ne de olsa o da aynı şey - kararları ilk ağızdan duyabilmek - için orada bekliyordu. Bugün Üç Büyücü Turnuvası hakkındaki durumun karara bağlanacağı gündü.

  Hadrian saatlerdir önünde beklediği, artık vücudunun bir parçası haline dönüşen mermer kolona başını yasladı ve gözlerini kapattı. Arka planda yapıldığını duyduğu konuşmaları ara sıra dinliyordu - ta ki duydukları Fransızca, İngilizce ve ne olduğunu seçemediği birkaç dilin bulamacı haline gelene kadar.

  Hala annesiyle konuşamamıştı. Uyandığı zamanlarda kadın çoğunlukla evden ayrılmış ve ona nerede olduğunu, gün içerisinde yapmasını istediği çalışmaları açıklayan kısa bir not bırakmış oluyordu. Dışarıdan geldiğindeyse kendini iksir laboratuvarına kilitleyip saatlerce iksir yapmakla uğraşıyordu.

  Tek kelimeyle acıtıyordu. Annesinin ona bu şekilde davrandığını görmek canını yakıyordu. Bu kasıtlı görmezden gelinme yerine, istemdışı yapılan göz ardı edilmeyi tercih ederdi. Eve gelmesinden beri sadece birkaç gün geçmesine rağmen, şimdiden Beauxbatons’a dönmeyi ister hale gelmişti. En azından orada onu eğlendirecek insanlar vardı. Sıcak ve küçük evlerinde her zaman sadece ikisi olmuştu. Şu an soğuk ve boğucu hissettiriyordu orası ayrı.

  Sadece o laboratuvar kapısını kırmak ve annesini özrünü dinlemeye zorlamak istiyordu.

  “Yüz ifaden birisi ölmüş ve sen de onun yasını tutuyormuşsun gibi görünüyor.” Jacob yanına geldiğinde neşeli bir ifadeyle konuştu. O da diğer gencin yaslandığı kolona yaslanmıştı. Hadrian parıldayarak kendisini izleyen kahverengi gözleri görmezden geldi ve gözlerini önündeki kalabalığa doğru çevirdi.

  “Baban nerede?”

  “Diğer konsey üyeleriyle olan oturumu devam ediyor, ama birazdan ufak bir ara verecekler. Aç mısın?”

  Jacob, Hadrian ona bıkmış bir ifadeyle baktığında sadece sırıtmakla yetinmişti. “Beni yatağa atmak için başka bir yöntem mi denemeye karar verdin Korin?” diye isteksiz bir tonla sordu.

  “İşe yarıyor mu?” diye sordu Jacob, bir adım daha yanına yaklaşırken. Yüzündeki gülümseme daha ihtiyatlı bir hale bürünmüştü. Hadrian hafifçe homurdanarak diğerini yanından uzaklaştırdı.

  “Sakinleş, şu an insan içindeyiz farkındaysan. Diğer kafanla düşünmen gerekiyor.”

  “Sen etrafımdayken ikisi hakkında kafamın karışması benim suçum değil.” Hadrian bu sefer ağzından kaçan kıkırdamayı engelleyememişti. Jacob kendinden memnun bir şekilde arkasına yaslandı. “Flört yeteneğin cidden berbat Jacob. Birinin seninle seks yapmayı istiyor olması bile bir mucize.”

  “Tüm olayı kendin deneyimlediğin için bu konuda eleştiri yapma hakkına sahip değilsin Hadrian. Başlangıçta senin fikrin olduğunu hatırlatırım.”

  “Evet, o an ne düşündüğümü tahmin bile edemiyorum. Gerçekten ne olduğunu bilmesem, sarhoşken yaptım derdim.”

  Birbirlerine gülümsemeye başladıklarında eğlenceleri, konsey odasının büyük kapılarının ardına kadar açılması ve konsey üyelerinin dışarı çıkmaya başlamasıyla bölünmüştü. Hadrian ruh hallerine dair bir işaret yakalayabilmek için üyelerin yüzlerini hızlıca taradı, ama ifadeleri hiçbir ipucu vermiyordu. Onun yerine Jacob’ın babasını bulana kadar bakışlarını kalabalığın üzerinde gezdirdi.  

Gölgeleri Tüketmek - Harry Potter/Tom RiddleWhere stories live. Discover now