Bölüm 3, Kısım 3

936 130 130
                                    

  “Lordum.”

  Kızıl gözleri sakince önünde eğilen figür üzerinde gezindiğinde, dudaklarının kenarlarına bir sırıtış yerleşti.

  “Lucius.” Bakışları, ona seslenişiyle beraber takipçisinin vücudunda dolaşan ürpertiyi kolayca yakalayabilmişti.

  Sarışın adam, izin verilip verilmediğinden tam olarak emin değilmiş gibi dikkatlice doğruldu. Safkanı saran korku ve saygıya tanık olmak her zamanki gibi eğlenceliydi. Kucağında bekleyen kitabına geri dönerek yanağını avcunun içerisine yasladı ve kaldığı yerden okumasına devam etti.

  Lucius başı hafifçe öne eğilmiş bir vaziyette Lord’unun onunla konuşmasını bekledi. Eğer onu çağıran başka birisi olsaydı bu bekletilmeyi hakaret olarak algılayabilirdi – özellikle çağrılan kişinin kendisi olduğu göz önüne alındığında. Ama Lord Voldemort istediği gibi yapardı ve eğer kitap okurken Lucius’un sessiz bir şekilde yanında dikilmesini istiyorsa, Lucius da tam olarak öyle yapmaktan başka bir seçeneği yoktu.

  Lucius sonunda kitabın yumuşak bir şekilde kapatıldığını duyduğunda dakikalar akıp geçmişti. Lord’u kitabı kapatmasıyla beraber ayağa kalktı. Göz ucuyla kirpiklerinin arasından baktığında, diğerinin cüppesini düzelttiğini ve kitaplarla dolup taşan kitaplığa doğru yürüdüğünü gördü.

  Uzun, solgun parmaklar yavaşça kitap isimlerinin üzerinde gezindi ve kitapların arasında bulunan bir boşluğa uzanarak elindeki kitabı yerine yerleştirdi. “Rapor etmen gereken bir şey var mı?”  

  Lucius karşısındaki adama doğrudan bakabilmek için çenesini kaldırdı.  

  “Hem Beauxbatons’tan hem de Durmstrang’dan haber geldi Lordum. Yola çıkmışlar ve bir saate kadar burada olacaklarmış.”

  O büyüleyici kızıl gözlere dolan memnun parıltıyı beklediği yerden bile seçebiliyordu. Lord’una güzel haber getiren kişi olmak anlık bir memnuniyet hissiyle dolmasına sebep olmuştu. Lord’unun turnuvayı yeniden başlatma kararının arkasındaki gerçek sebebi ya da işlemekte olan daha büyük bir planının olup olmadığını bilmiyordu.

  Öyle bir planı olsa dahi ona söyleyeceğinden kesin bir şekilde emin olamıyordu Lucius. En azından Lord’u onun bilmesini isteyene kadar bir şey öğrenemeyeceği garantiydi.

  “Mükemmel, sevindim.” Kolundaki işaret bu kelimelerle uyumlu bir şekilde titreşti. Bununla beraber bir neşe hissi üzerinden akıp geçerek zihninde dolaşmaya başlamıştı. “Yolculuğun sırasında herhangi bir aksaklık yaşadın mı?”

  Lord’u çalışma masasına geçmiş, masanın üzerinde duran parşömenlerin arasında bir şeyler aramaya başlamıştı. Şimdiden diğer konulara geçmiş gibi görünüyordu.

  Lucius devam eden gündüz düşünü üzerinden attı ve ona yöneltilen soruyu kafasında tekrarladı. İstemsizce, öfkeyle parlayan yeşil gözler ve kibirli bir ses aklına gelmişti.

  “Adın nedir evlat?”

  “Merak mı ettiniz yoksa?”

  Gecikmiş cevabı Lord’unun dikkatinden kaçmamış olacak ki, Lucius kendini tekrardan güçlü adamın inceleyen bakışları altında bulmuştu. Kızıl gözlerde karşılaştığı yoğunluk bir anlığına karşısındaki adamın Zihnefend kullanıp kullanmadığını merak etmesine sebep olmuştu.

  Konuşmadan önce hafifçe boğazını temizledi.

  “Tekliften şikayetçi olan birkaç politikacı vardı, ama ben bir şekilde... durumun mantığını anlamalarını sağladım. Aralarından sadece birisine bireysel olarak ziyaret etme gereksinimde bulundum.”

Gölgeleri Tüketmek (Harry Potter/Tom Riddle)Where stories live. Discover now