Bölüm 16, Kısım 2

728 113 152
                                    

  Sonraki akşam Hadrian, içeceğinin her yudumunda içine yayılan sıcaklığın tadını çıkararak Draco’nun yanındaki yerini aldı. Yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme vardı. Bileğindeki rün – bilekliği tarafından gizlenmişti – parladı. Muziplikten ışıldayan gözlerle bilekliğine bir bakış attığında yılanın gözlerinin kırmızıya boyandığını gördü. Başarısı baş döndürücü hislerle dolup taşmasına sebep olmuştu.

  Gece rünü uyguladıktan sonra büyük bir risk alarak – tamamen pervasız ve aptalca bir hareketti – dinleme büyüsü aktive oluncaya kadar beklemiş ve her şeyi alt üst edebilecek o iki kelimeyi söylemişti. Sonrasında diğerinden herhangi bir tepki gelip gelmeyeceğini görmek için saatlerce uyanık kalmıştı. Ancak hiçbir şey olmamıştı.

  Planının işe yaradığını asıl o zaman anlamıştı. Eğer Voldemort ne söylediğini – daha doğrusu neyi itiraf ettiğini – duymuş olsaydı, hiçbir gerekçe onu Hadrian’a saldırmaktan geri alamazdı. Uluslararası statüsünü gözetmek şöyle dursun - Voldemort amansız bir fırtına gibi üzerine çöker, o tam anlamıyla bitip tükeninceye dek durmazdı.

  Gün ilerledikçe, Hadrian’ın bu işi gerçekten başardığına olan inancı pekişmişti. Hala buradaydı ve nefes alıyordu. Voldemort’un bilekliğine koyduğu büyüden de kurtulmuştu. Çataldili bilmeden büyüyü iptal edemeyeceği varsayımında kesinlikle haklıydı. Ancak onu, bilekliğin üzerindeki büyünün işleyişini durduracak şekilde kendi üzerine bir rün eklemesini engelleyecek herhangi bir durum yoktu.

  Bileğinin iç tarafında bulunan minik dövmeler koruyucu bir bariyer görevi görüyor, her türlü casusluk tılsımının büyüyü yerleştiren kişiye bilgi aktarmasını engelliyordu. Bilekliğindeki tılsım hala aktifti. Ancak etrafındaki görünmez bariyeri hiçbir şey geçemiyordu.

  Başarısı onu o kadar sarhoş etmişti ki, akşamın erken saatlerinde annesinden ayrılmak zorunda kalışı bile keyfini bozamamıştı.

  “Bu akşam etrafa buram buram kendini beğenmiş bir enerji yayıyorsun,” diye yorum yaptı Malfoy varisi. Gümüşi renkli gözleri politikacıların oluşturduğu kalabalığı tararken içeceğinden bir yudum aldı. “Neyle ilgili olduğunu paylaşmak ister misin?’

  Hadrian sırıttı. “Bundan daha iyisini yapabilirsin Draco.” Kirpiklerini oyuncu bir ifadeyle kırpıştırdı. “Üstelik, karşına bir kez olsun heyecanlanmış olarak çıkmam sana niye bu kadar tuhaf geldi anlayamadım.”

  Draco, Hadrian'ın sırıtmasına keskin gülümsemesiyle karşılık verdi. “Seni tanıdığım o kısa sürede, yüzünde ne zaman öyle bir ifade görsem ardından pek de hayırlı bir şeylerin gelmeyeceğini keşfettim. En azından senin haricinde herkes için.”

  Ufak bir homurtuyla güldü ve omzunu hafifçe diğer gencin omzuna dokundurdu. “Beni etrafa sanki topluma bir tehdit oluşturuyormuşum gibi yansıtıyorsun. Ben de en az çevremdeki insanlar kadar meleğim.”

  Sarışının yüzündeki ifade, yaptığı bu yoruma olan fikrini açıkça ortaya koymuştu. Hadrian’ın bakışları salonun diğer tarafında bulunan annesinin güzel figürüne kayarken, bardağına doğru kıkırdadı.

  Annesi tam anlamıyla muhteşem görünüyordu. Yeşil renkli sade elbisesi zarif formunu olabilecek en doğru şekilde kucaklamış, Hadrian’ınkilere çok benzeyen yeşil gözlerini usta bir şekilde öne çıkarmıştı. Siyaha boyanmış saçları serbestçe omuzlarının üstüne doğru dökülüyor ve kısmi bir şekilde çıplak bırakılmış sırtını örtüyordu.

  Şu an kadın, Fransız politikacılardan birisiyle gülüşüyordu. Ve bunu yaparken iyi zaman geçiriyormuş gibi rol yapma konusunda mükemmel bir iş çıkarıyordu.

Gölgeleri Tüketmek - Harry Potter/Tom Riddleحيث تعيش القصص. اكتشف الآن