Bölüm 2, Kısım 3

949 137 65
                                    


  Jacob Hadrian’ın bugünkü değişken tavırlarına karşı duyduğu rahatsızlığa rağmen, normalde zarafet abidesi olan gencin şömineden tökezleyerek çıkışını gördüğünde gülümsemesine engel olamamıştı. Hadrian gibi çevik birinin şömine yolculuğu kadar basit bir şeyde sakarlık yapmayı başarabilmesi onu her zaman şaşkınlığa sürüklemişti.

  Arkadaşı onun bu eğlenmiş yüz ifadesini farkettiğinde ona keskin bir bakış atmış, zayıf bir saygınlığını geri kazanma girişimiyle üzerindeki tozları çırpıştırmaya başlamıştı.

  Hadrian onun şömineden dışarı çıkmasını bile beklemedi ve geniş adımlarla oturma odasına doğru yöneldi. Jacob kendini yapacakları konuşma için hazırlarken onu takip etti. Göğsünde, arkadaşıyla her konuştuğunda hissettiği o tuhaf beklenti duygusunun dalga dalga yükseldiğini hissedebiliyordu.

  Hadrian’la konuşmanın sarhoş edici bir yanı vardı. Çünkü herhangi bir konuda arkadaşının nasıl tepki vereceğini asla tam olarak tahmin edemezdi. Hadrian kendine güvenen bir bireydi. Çevresindeki insanlar sırf gencin kendini yansıtma şeklinden dolayı, ona içgüdüsel olarak boyun eğme eğilimindeydiler.

  Oturma odasına girdiğinde Hadrian’ın çoktan koltuklardan birine yerleşmiş olduğunu gördü. Arkadaşını gündelik bir şekilde karşısında otururken görmek, bir anlığına duraksamasına ve kendisine bu lezzetli görüntüyü seyretme iznini tanımasına sebep olmuştu.

  Jacob gözlerini yukarıya doğru kaldırdığında, Hadrian’ın güzel yeşil gözlerindeki sinsi parıltıyı yakalama fırsatı bulmuştu. “Muhteşem göründüğümün farkındayım, ama bir an önce konuşmamızı yapsak nasıl olur? Eve gitmem gerekiyor da.”

  Hadrian’ın sırıtışını gördüğünde, Jacob da sırıtmaya başlamaktan kendini alamamıştı. “Haklısın,” diye onayladı, diğerinin karşısına oturduktan sonra. “Daha önce sergilediğin küçük sahnenin neyle ilgili olduğunu söyleyecek misin? Yoksa yine belirsiz cevapların ve şifreli yorumların arkasına mı saklanacaksın?”

  Jacob tüm bunları şakacı bir tavırla sormuştu, ama Hadrian’ın altında yatan kırgınlığı tanıyabildiğini biliyordu. Hadrian’ın ona güvenmeyi neden reddettiğini bir türlü anlayamıyordu. Neredeyse üç yıldır arkadaştılar. Jacob, son zamanlarda seks yapmaya başlamalarının Hadrian’la aralarındaki ilişkiyi değiştireceğini düşünecek kadar saf değildi. Sadece içindeki ufak bir kısım, aralarındaki güven uçurumunu kapatacağını ummuştu.

  Tek tesellisi, Hadrian’ın bazen bu sırları ne kadar çok anlatmak istediğini görebiliyor olmasıydı. Bu yüzden Hadrian’ın çenesini kapalı tutmasına yol açan şeyin, aslında anlatmayı istememek değil de anlatamamaktan geldiğini tahmin edebiliyordu.

  Şimdi olduğu gibi... Arkadaşının zihninde devam eden savaşı net bir şekilde görebiliyordu.

  “Sana Üç Büyücü Turnuvası’yla ilgili durumları ilk anlattığımda verdiğin tepkiyle bir bağlantısı var mı?”

  Bazen Jacob, Hadrian’ın maskesinin bu kadar etkili olmamasını diliyordu. Arada sırada maskenin ardındaki kişiliğine göz atma fırsatı yakalayabiliyordu, ama bu anların sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Hadrian hala gençti. Zaman içinde diğerinin, bu ufak tefek kusurlarını törpüleyerek karşı durulması zor ve yıkıcı bir güç olacağından hiç şüphesi yoktu.

  “Bu seni ilgilendiren bir durum değil Jacob.”

  “Buna sen karar veremezsin.” Kelimeler kontrolsüzce ağzından döküldüğünde, ikisi de donup kalmıştı. Jacob, Hadrian’ın öfkeyle parıldayan gözlerini gördüğünde haddini aştığının farkına varmıştı. Diğer gencin ona kendini açıklama fırsatı vermesine içten içe minnettar olmuş bir şekilde, derin bir nefes nefes aldı. “Sadece arkadaşım olduğunu kastetmek için öyle söyledim Hadrian. Eğer seninle ilgili ters giden bir durum – Malfoy’a meydan okumana sebep olacak kadar aptalca bir şey – olursa, senin için endişelenmek gibi bir hakkım olamaz mı?”

Gölgeleri Tüketmek - Harry Potter/Tom RiddleNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ