Bölüm 5, Kısım 3

928 122 146
                                    

  Jacob hızlıca yeleğinin düğmelerini iliklerken, gözü diğer yatakta uyuyan figüre kaydı. Giyeceği giysileri neredeyse tamamlamıştı. Birkaç dakikaya kahvaltı için Büyük Salon’a gidecek olan sınıf arkadaşlarına katılacaktı.

  Yastıklarından birisini alarak Hadrian’ın uyuklayan formuna yaklaştı. Pofuduk ve yumuşak silahını, tehlike altında olduğunun farkına bile varmayan arkadaşının kafasına indirdi.

  Hadrian’ın kolu havaya kalkmış ve darbenin büyük bir kısmını engellemişti. Uyku mahmurluğuyla parlayan yeşil gözleri, yastık ve Jacob’ın iflah olmaz yüzü arasında gezindi. “Ne yapıyorsun?” diye sordu kısa olan genç, sesi yüzünün çoğunu örten yorgan yüzünden boğuk geliyordu.

  “Gördüğün gibi seni uyandırmaya çalışıyorum. Birkaç dakika içinde kahvaltı için şatoya gideceğiz. Seni beklememizi ister misin?”

  Hadrian yatakta doğrulup bir eliyle yüzünü ovuştururken homurdandı. Jacob gerileyerek elindeki yastığı kendi yatağının üzerine fıtlattı. Bir yandan da gözlerinin önündeki manzarayı takdir etmekten kendini alamamıştı. Sabahları Hadrian’ın uyanışını izlemek, muhtemelen en sevdiği şeylerden biriydi. Normalde oldukça farkında ve uyanık bir zihne sahip genci uyku sersemliği içinde görmek onun için eşsiz bir deneyimdi.

  Hadrian'ın boynunu süsleyen önceki geceden kalma izler her şeyi daha da güzel bir hale getiriyordu. 

  “Ne?” Hadrian, yorganından kurtulmaya çalışırken tekrar homurdandı. Jacob içten içe arkadaşının normalde olduğundan çok daha farklı ve huysuz olan bu haline gülerken kafasını iki yana salladı.

  “Kahvaltı, Hadrian. Birazdan çıkacağız. Bizimle gelmek ister misin?” Gencin gözlerindeki yorgunluk buharlaşıp yerini tam anlamıyla uyanık bir ifadeye bırakmadan önce, boş bir ifadeyle Jacob’ı süzdü. “Hayır.” Koyu saçlı arkadaşı sonunda onu cevaplamış, ayağa kalkarak giysi dolabına doğru ilerlemeye başlamıştı. Dolaptan üniformasını çıkardıktan sonra ona döndü. “Yine de teşekkür ederim. Derste görüşürüz.” Banyoya girerek gözden kaybolduğunda sesi tekrardan boğuklaşmıştı.

  “İlk ders neydi?”

  Jacob, Hadrian’ın yatağının kenarında duran masanın üzerinden ders programını aldı ve bugün olan dersleri gözden geçirdi. “Senin için Antik Rünler.” Elindeki sayfaları arkadaşının dağınık yatağının üzerine bıraktı. “Neden bu kadar berbat bir dersi seçtin ki?”

  Devamlı akan su yüzünden Hadrian’ın attığı kahkahayı zar zor duyabilmişti. “Birtakım dalgalı işaretlerin ne anlama geldiğini bilmek hoşuma gidiyor,” diye seslendi, sesinde eğlenen bir tını vardı. “Artı, bariyerleri yıkabilmek, orijinal büyüler yaratabilmek ve antik metinleri tercüme edebilmek gibi faydalar da sunuyor. Senin görmezden gelmeyi sevdiğin ve sıkıcı bulduğun şeyler işte.”

  “O ders, Beauxbatons’la Hogwarts’ın ortak verdiği derslerinden biri, değil mi?” diye sordu, Hadrian’ın alayını görmezden gelerek. Jacob bu dersi önceki yıllarında görmüş, Hadrian’ın dersle ilgili kısa bir değerlendirme yapabilmek için altına girdiği ders yüküne birince elden tanık olmuştu. Hayatında bu kadar yüksek düzeyde bir stres kaynağına gerek duymuyordu. “Hogwarts öğrencilerinin, o dersi aldığın gerçeğiyle nasıl başa çıkacaklarını merak ediyorum. Umarım onları ders süresince fazla aptal hissettirmezsin.”

  “Bu konuda söz veremeyeceğim.”

  Jacob kıkırdadı ve küçük bir gülümsemeyle odalarından ayrıldı. Buraya geldiklerinden beri Hadrian’ın üzerinde dolaşan kara bulutlar dağılmış gibiydi. Jacob, diğerinin bu kaygısız ve mutlu halinin devam etmesini umuyordu – bu kadar asık suratlı bir Hadrian’la odaya tıkılıp kalmak pek de hoşuna giden bir durum değildi.

Gölgeleri Tüketmek - Harry Potter/Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin