"Eğitimleri gözümün önünde vereceksiniz!" Ona tek eğitim verecek olan ben değildim. Timdeki herkes farklı dallarda kendini kanıtlamıştı. Kimin en çok neye yetkinliği varsa Balkan Kızı'na da onu öğretecekti.

"Sen kendine acımıyorsun hiç, onu anladık," dedi kaşlarını çatarken. "Bari Barış ve ailen seninle biraz vakit geçirsin! İzin gününle bile çalışacak mısın?!"

"Ben bunu çalışmak olarak görmüyorum," dedim kendimden emin bir şekilde. "O olsa da olmasa da günlük olarak zaten aynı şeyleri yapıyorum. Kondisyon düşüklüğünü arttırmamız için geç kalmamalıyız. Üstelik..."

"Ne üstelik?"

"Kendisi neredeyse bağımlı. Bunu bilen yalnızca benim olduğumu sanıyor. Eğer yanında ben olursam daha rahat olacaktır. Burada tek başına olursa, onu daha kötüye itmiş olmayacak mıyız?"

"Bu senin tek başına alabileceğin bir karar değil," dedi Binbaşı Beton.

"Komutanım—" demeye kalmadan odanın kapısı tıklatıldı. Binbaşının gel talimatıyla kapı açıldı. İlk odaya giren asker olurken çok geçmeden peşinden Balkan Kızı da geldi.

Binbaşının kaşları havalandı. "Sen niye geldin?"

"Ben çağırdım komutanım," dedim. Binbaşının bakışları beni buldu. Balkan Kızı'nı getiren asker aldığı izinle birlikte dışarıya çıkmıştı.

Bakışlarım yeşil gözleri yakaladığında, "Alacak bir şeyin yoksa benimle birlikte geliyorsun, Balkan Kızı," diyerek konuştum. Onu almadan gitmeyecektim. Ya burada kalırdım ya da benimle birlikte gelirdi.

Binbaşı koltuğuna yasladığında bana hayretler içinde baktı. "Yok yok, sen cidden yürek yemişsin başka açıklaması olamaz."

"Yalnızca evimde misafir edeceğim komutanım," dedim.

"Benden izin aldın mı eşek!" diye bağırdı.

"Komutanım-"

"Niye kafana göre iş yapıyorsun?!" dedi kükrercesine. Balkan Kızı böyle bir bağrışmayı beklemediği için istemsizce irkildi. Onun irkildiğini fark edince ses tonunu azalttı. "Kafana göre iş yapamazsın!"

"İzne ayrıldığıma göre, o da benimle olacak. Burada bırakmayacağım," derken sesim kararlı çıkıyordu. Hiçbir şeyi tehlikeye atmıyordum. Tam aksine, onu bütün tehlikelerden koruyabilirdim.

Binbaşının yüzünü alay kapladı. Sesine asılı kalan yumuşak tonla, "Başka emriniz var mıydı yüzbaşım?" diye sordu. Sabrının son demlerinde olduğu belliydi.

Bakışlarımı Balkan Kızı'na çevirdim. Yanımda durmasıyla biraz eğilip ses tonumu alçak tuttum ve, "Boyun kaç?" diye sordum.

Balkan Kızı kaşlarını çatarak, "Ne?" dedi.

"Boyun kaç, Balkan kızı?" diyerek tekrar sordum.

"1,73."

Aldığım cevapla binbaşının denizi aratmayan gözlerine tekrar döndüm. Çenemi dikleştirip gözlerinin içine bakarken, "Nikahlanacağım kadın benden yalnızca yirmi beş santim uzak durabilir," dedim. "O da boyu benden o kadar kısa diye."

Oturduğu yerden bir hışımla ayağa kalktı. Masaya elini vurup yanıma doğru gelirken gözlerinin içine bakmaya devam ettim. "Seni bir uzatırım, aranıza dağlar girer. Ben varken sana ne oluyor lan?!" diyerek adeta gürledi. Odanın içindeki cam dolaplar titremişti. "Benim evimde kalacak!"

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKWhere stories live. Discover now