ÖZEL KİBRİT II

117K 11.4K 17.6K
                                    

| Geçmiş zaman, Türkiye Cumhuriyeti |

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


| Geçmiş zaman, Türkiye Cumhuriyeti |

*Önceki özel bölümün devam niteliğindedir, aynı zaman diliminde geçmektedir.

Ben asla annem gibi olmayacağım dersin, zaman geçtikçe annene benzediğini fark edersin. Yavaş yavaş anlarsın onu, neden öyle olduğunu, belki de ona dair nefret ettiğin ne varsa aynısının kendi içinde olduğunu bile bilmezsin. Ben büyüyünce böyle olmayacağım, asla böyle yapmayacağım dersin; büyürsün aynılarını sen de yaparsın. Yaşamadan kimseyi anlamazmışsın; buna annen de dahilmiş. Carl Jung, boşuna dememiş, "Bütün anneler içlerinde kızlarını ve bütün kızlar da içlerinde annelerini taşırlar," diye.

Kızlar hep annesinin kaderini mi yaşardı?

Umay Boratav Özdemir buna en büyük örnek olabilirdi.

Umay yalnızca ağlıyordu. Ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu. İki kardeşi farklı yerlerdeydi. Barut Ulu'yu en önemli gününde tek başına bırakmak zorunda kalmıştı. Ülkü ise babasının yanına şehir dışında gitmişti ve o evde başına ne geleceğinden bihaberdi. İkisini de kanatlarının altına alarak sarıp sarmalamak istiyordu.

"Nerede o pezevenk kocan?!"

Gür çıkan ses, hastane içinde yankılandı. Bu ses tek bir kişiye aitti.

Bu kişinin burada hiç olmaması gerekiyordu.

Umay bakışlarını ağır bir ıstırap içinde kaldırdığında karşısındaki adama baktı. Görmeye alışık olduğu kamuflajı üstündeydi. Öfkesi, masmavi gözlerine yerleşmişken kan çanağını andırıyordu. Ömrü olan adama baktı, yalnızca baktı, yana yana baktı.

Akif Cesur Beton karşısındaydı.

"O insanlıktan nasibini almamış aşağılık herif nerede?!" diye tekrardan sordu. "Bana tercih ettiğin, seni hastanelere düşüren o pezevenk nerede, Umay?!"

İçi titredi Umay'ın, kalbi hiç olmadığı kadar ağrıyordu. Genç adam da ondan farksız değildi.

"Akif..." Dudaklarından dökülen ses, özlem kokuyordu. Sineye çektiği sevda, gün yüzüne çıkmıştı. Canından canı çıkmıştı ama sevdası bir an olsun çıkmamıştı. "Akif Cesur," diye kısık bir sesle devam etti. Adını ağzına bile alamıyordu.

Akif parmaklarını sıktığında kendine hâkim olmaya çalıştı. Uğruna öleceği gözlerin içine bakamıyordu. Hakkı olan gözlerle buluşamıyordu. Dayanamayacağını biliyordu, o gözlere bakarsa kendini hiç tutamazdı.

Bakışlarını dokunmaya bile kıyamadığı yüzde gezdirdi. Gördüğü manzara karşısında canı acımıştı. Akif Cesur, asker olabilmek için ne eğitimlerden geçmişti. Çok yaralı insan görmüş, hiç acımadan parçaladığı düşman olmuştu. Vahşet onun olmazıydı. Bunları yaşarken yüzünde tek mimik dahi oynamazdı lâkin sevdiği kadının gözünden kirpik düşse canı yanardı.

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKWhere stories live. Discover now