20. KİBRİT

105K 11.2K 8.2K
                                    

B

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

B. U. B

| Şimdiki zaman, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti |

Ötüken bakışları, Türklerin en değerli diyarını değil de bambaşka diyarları anımsatmaya başlamıştı. Yüreğime bir ağırlık çökmüştü. Gözlerinde yeşeren tüm umutlar teker teker yok olmuştu.

Kardeşini değil.

Yalnızca seni Türkiye topraklarına götüreceğiz.

Alisa Alaz'ı almayacağız.

O bana böyle bakarken bütün Makedonya'yı yerle yeksan edip savaş çıkartasım vardı. Bakışları insana her şeyi yaptırır, savaş bile çıkarttırdı.

Ötüken de böyle bir yermiş işte, uğruna her şeyi yaparmışsın. En değerli varlık olarak kabul edip kutsal sayarmışsın. Şimdi ise o koca görkemli yer, bir çift yeşil bakışa sığmıştı.

Söylediklerim onda darbe yapmış gibiydi. Yüzü şekilden şekile giriyordu. Maskemin varlığına bir kez daha şükrettim. Diğer türlü ona karşı nasıl bir durumda olduğumu rahatlıkla görebilirdi. "Kardeşini götürmüyoruz derken?" diye sorduğunda sesinden soğukluk akıyordu. Sesinde, yüzünde, bakışlarında Balkan soğukluğu vardı.

"Duydun," dedim. Yavaşça yutkundum. "Yalnızca seni alacağız."

"Ama neden?" dedi çatılan kaşlarıyla. Hiçbir şey anlamadığı yüzünden belliydi. "O benim kardeşim!"

Yüksek ve tiz sesle konuşmasından dolayı yüzümü buruşturdum. Fırtına öncesi sessizlik bitmişti. Şimdi ise fırtınayı dibine kadar yaşayacaktık. "Kardeşin olduğunu biliyorum ama onu götüremeyiz."

"Saçmalık bu!" diye bağırdı. O küçük bedeninden bu denli ses çıkmasına hayret etmemek elde değildi. "İkimiz aynı şeyleri yaşadık! Ben hiçbir şeyi tek başıma yaşamadım! Bana şunu açıkla, ne demek kardeşini götürmüyoruz?!"

"Biz sadece seni almakla görevlendirildik," dedim koruduğum soğukkanlıkla. Karşısında buzullardan farkım yoktu.

"Hayır, hayır," derken kabullenemeyen bir ifadeyle kafasını iki yana salladı. Aynı şeyleri tekrar edip durdu. Farklı dillerde bir şeyler diyordu ama anlamıyordum. Odanın içinde yürümeye başladı. Sinirden hareketsiz duramıyordu. "Kardeşimi burada bırakamam. Onu da götüreceğiz," dedi böyle bir şey mümkünmüş gibi.

Gözlerinin içine büyük bir kararlılıkla baktım. "Alisa Alaz'ı götürmeyeceğiz," dedim kelimelerin üstüne basa basa. Bunu keşke daha önce söyleseydim. Pişmanlık yaşıyordum ve bu denli tepki vermesini de anlayışla karşılıyordum. Ülkü ya da Umay'ı benden alabilecek, benden uzak tutabilecek tek bir Allah'ın kulu yoktu, olamazdı da.

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKWhere stories live. Discover now