4.4

171 11 18
                                    

Selamlar, iyi okumalar.

***

Ceylan Yandaş

Mideme ve vücudumun her yanına saplanan acılarla boğulduğumu hissettim. Tepki veremiyordum, mimik yapamıyordum, sanki nefes dahi alamıyordum. Ama sesler duyuyordum.

Tanıdık iki sesin konuştuğunu, hatta neler konuştuğunu duyabiliyor ve algılayabiliyordum. Fakat tepki veremiyordum, gözlerimi açıp onlara bakamıyor, seslenemiyordum.

Bu sinir bozucu durum, benim ağlamak istememe sebep olurken konuşmalar daha da netleşmeye başlamıştı şimdi. Başımdaki konuşan ikilinin konuştukları şey, şimdi tam olarak beynimin algılama kısmına işlemeye başlamıştı.

"Yakalandılar, yani yakalamışlar. Utku'lar sayesinde. Halletik, oğlum ben sana hallederiz demedim mi? İşin içinde Utku ve Lorin varsa, o işi olmuş bilsene sen. Onlar yapamayacakları şeye yaparız demezler."

"Ne bileyim oğlum, zaten kafam kazan gibi. Ceylan bu haldeyken ben mantıklı düşünebiliyor muyum Allah aşkına? Barış da gitti zaten, ona da bir şey diyemedim. Yani garip hissediyorum, sağ olsun çok yardımcı oldu da, işte bizi duyunca, sanırım daha fazla katlanamadı."

"Anlıyorum Kero anlıyorum da, biraz sal artık. Gerile gerile mahvoldun biraderim, az bi sakinleş. Bak Ceylan iyi, doktorlar uyanıcak dedi. Yakında gözlerini de açar, hem bak bir sorun daha ortadan kalktı, uyuşturucu baronu da yakalandı. Marcao içeri alındı, daha ne istiyorsun? Hem, Barış'ı da biraz kendi haline bırak, sadece Ceylan uyanınca bir haber veririz, o da çok korktu."

"Doğru diyorsun. Yani haklısın, off ne bileyim ben ya. Daha önce bu tarz şeyler yaşamadım ki, çok leş bir şeymiş. Kapana kısılmış gibi hissediyorum hala Yunus. Ama yani dediğin gibi, düzeliyor işler yavaş yavaş. Ayrıca Barış'a anlayış göstermemi falan bekleme."

"Öyle mi dedik oğlum, ama sen de dedin. Çok yardım etti bize, ikimizin de dostu. Hem Ceylan için de çok korktu yani, hakkıdır. Gelsin bir görsün."

"Sadece görsün ama."

"Kerem?"

"Tamam amk ya Allah kahretmesin."

"Beynimi-"

Tüm bu konuşmaların arasında kendimi zorlayarak kurabildiğim kelime sanki tüm boğazıma bıçaklar saplamış ve canımın deli gibi yanmasına sebep olmuştu.

Hızlıca yüzümü buruşturup, öksürmeye başladığımda sesler kesilmiş ve onun yerine telaş dolu seslenmeler almıştı. Daha hala gözümü açamamıştım ama artık vücudum tepki veriyordu.

"Ceylan, Ceylan? Yunus koş hemşireyi çağır!"

"Tamam, tamam çağırıyorum!"

Elimin tutulmasıyla, derin derin nefesler almaya çalıştım. "Ceylan, ceylan iyi misin? Yavrum açabiliyor musun gözünü? Aş bakayım? Offf, iyi misin? Ceylan?" Gözlerim kırpışmaya başladığında yavaş yavaş görüntü gelmeye başlamıştı.

Önce kapkaranlık bir ortam, sonra ise karıncalanma, en sonunda gün ışığının göz bebeklerime doluşması.

Gözlerim bana doğru eğilmiş olan Kerem'in yeşilleriyle buluştuğunda, sanki canım deli gibi yanmıyormuşçasına dudaklarımda ufak bir gülümseme oluştururken, onun da yüzünde derin bir rahatlama ortaya çıkmıştı.

"Allahım, çok şükür. İyisin? Gözlerini açtın!"

İyice dibime girip sarılacağı sırada duraksamış ve geriye çekilmişti. Hala elimi sıkı sıkıya tutuyordu, gözleri karnıma indi ve sonra tekrardan yüzüme çıktı.

Kumralım, Kerem AktürkoğluOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz