1.2

302 21 386
                                    

Selam aşklarım.
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir!
İyi okumalar, bol bol yorumlar!

Ceylan Yandaş

Sonunda Yunus'un doğum günü gelmişti. Sabahtan beri full koşturmaca geçmişti. Akşam üzeri olmak üzereydi ve yarım saat kadar sonra Kerem, Yunus'u takılalım diye çıkartıcaktı dışarı, ardından bizim şu anda olduğumuz mekana getirecekti.

Mekan şu an o kadar karışıktı ki, Fenerbahçeden, Trabzonspordan, Beşiktaştan ve tabii ki en çok da Galatasaray'dan oyuncularla doluydu. Ben masada tek başıma dikilmiş, etrafı süzerken yanıma Barış gelmişti.

Pek sevmiyordum onu, kavgada o da diklenmişti bana. Ayrıca tesise geldiğimde de, gıcıklığı üzerindeydi. Tahmin ederseniz ki, o gece de aramız iyice bozulmuştu, abimle birbirlerine sağlam girmişlerdi.

Altay, abim ve Emre'ler şu anda ondan bayağı bir nefret ediyorlardı. Bende bayağı bir kuruluyordum.

Gerçi o gece sarhoşluğuna vermemizi söylemişti Berkan'lar ve Berat abiler ama, yine de kuruluyordum işte, ne yapayım? O günden sonra alıp bağrıma basıcak halim yok ya?

Davetlilerin hepsi gelmişti ve keyifleri oldukça yerindeydi. Tek eksiğimiz, Kerem ve Yunus'tu. Giydiği takımın ceketini düzeltip, elini cebine soktu ve tıpkı benim gibi birkaç dakika etrafa sessizce bakınıp, boğazını temizledi.

Onu görmezden geliyordum dakikalardır. Hayır gerizekalı, ben senden haz etmiyorum sen niye geliyorsun ki yanıma. Biz gene acıyıp, Yunus için, arkadaşı diyerek çağırdık, bari git ötede oyna.

Abimin seni kovalayıp dışarı atmadığına dua edeceğine? Hala etrafta dolanıyor. La havle.

Sahi, abim neredeydi? "Güzel ayarlamışsın ortamı, baya beğendim." Başımı salladım. "Abim nerede ya?" dedim kıvrılan dudağımla. Güldü, "Sigara içmeye çıktı, Abdülkadir'lerle. Gelir birazdan, abiciğin." dudak büzmeli mimiğimden yaptım bunu söylemesiyle.

"Te Allahım ya, biz muhatap olunca dünyayı yakıyor ama." güldü, sen gülme mal. Sen gül diye mi söyledik? "Milli takımda oynadığı içinmiş, yersen." dedi, kaşlarımı çatarak baktım ona, "Doğru konuş bak abim hakkında. Zaten ayar oluyorum sana o geceden?"

"Ne yaparsın mesela? Kolumu bırak falan mı dersin? Yoksa abine mi şikayet edersin?"

Kaşlarım havalandı, "Tahmin bile etmek istemezsin? O gün sarhoştun tamam, ama şimdi ayıksın. Adam gibi davran." dedim işaret parmağımı göğsüne bastırarak, yukarıdan yukarıdan bakıyordu, fazla uzundu bu adam.

Sırıttı kocaman, "Demek istediğim, ben de milli takımdanım. İşine gelince arkadaşıyız, gelmeyince değiliz." Omuz silktim, "Abimin, keyfi ve kahyası ne isterse o. Ayrıca Barış, ne bekliyorsun. Daha üç gün önce kavga ettiniz, tabii ki sevmeyecek seni?"

"Daha demin sen de isyan etmiştin?" güldü sinir olurmuş gibi, "Ben ederim, sen edemezsin Barış. Ben kanıyım, sen fanısın." göz kırptım, ardından "İzninle." diyerek telefonumu elime alıp uzaklaşırken seslendi, "Artık adımı unutmazsın demiştim sana."

Duraksadım, arkamı dönüp sadece suratına yüzümü buruşturarak baktım. "Ne anlatıyon sen yine ya?" adımlarımı ona çevirmiştim. Dibine kadar gidip, ağzımı açacağım sırada elleri cebinde oldukça rahat bir şekilde konuştu.

"Adımı bu saatten sonra unutmazsın demiştim, bak nasıl da kazımışım aklına ismimi." Kocaman sırıtıyordu, suratına yumruğumu geçirmemek için oldukça zor tutuyordum kendimi. Fakat, Yunus için hazırladığımız bu partiyi mahvedemezdim.

Kumralım, Kerem AktürkoğluWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu