3.6

228 13 52
                                    

Selamlar.
İyi okumalar, bol yorumlar.
Geçiş bölümü sayılır.
***

Kerem Aktürkoğlu

|1 hafta sonra|

Keyfim o kadar yerindeydi ki, tüm antrenmanı en iyi hırs ve performansla tamamlamıştım. Aylardır diplerde olan performans artışımın farkına varan Okan hoca ise Barış'ı Yunus'u ve beni yanına çağırıp bizi tebrik etmişti.

Onlar soyunma odasına gittikten sonra, benim beklememi söylemiş ve birkaç dakika konuşmuştuk. Beni sevdiğini, en iyi oyuncularından olduğumu ve moralim bozulduğu an performansımın da düşüşe geçtiğini söylemişti.

Moralimi yüksek tutmamı, takımın ve kendisinin bana ihtiyacı olduğunu söyleyip, sıkı çalışmayı bırakmamamı da tembihleyip beni de yolladı.

Şimdi ise Okan hocanın yanından, soyunma odasına gidiyordum. Koridorda Marcao ile karşılaştığımda bana pis pis baktığında nefesimi tuttum elimde olmadan. Soyunma odasından çıkmıştı belli ki, tadı da yoktu.

Elbette bu normaldi.

Adamı uyuşturucudan, Okan hocaya söylemekle ve onu ifşa etmekle tehdit etmiştik. Dahası artık satıcıları da ona vermeyi reddediyorlardı.

Uyuşturucu alıcak satıcısı da götü de yoktu anlayacağınız. Tamam, artık arkadaş değildik, benden nefret ediyordu, ama en azından artık böylesine iğrenç bir şeyle alakası olmayacaktı, bu beni mutlu ediyordu içten içe.

Ayrıca artık Ceylan'la çok yakındık, Marcao işi de hallolmuştu, moralimi bozucak hiçbir şey kalmamıştı anlayacağınız ortada. Ellerimi şortumun cebine sokarak, yanından geçip gittiğimde, o da arkasını dönmeden gitmişti.

Aslında başta Ceylan'ı bu işe sokmayı hiç istememiştim, ona zarar gelmesinden korktuğum için. Fakat o öyle yapıp böyle yapıp bir şekilde halletmişti işte ve bu benim için çok değerliydi.

Zaten Utku'lar da bu işi başkalarına yaptırdığı için, Ceylan'a dokunmuyordu hiçbir şekilde. Bu iyiydi, hem Ceylan için hem de benim için, zaten kız yeni yeni düzeliyordu, bir de onun başını belaya sokmak istemiyordum.

Soyunma odasına girdiğimde Barış ve Yunus'un gülüşme seslerini duydum. İçeriye girdiğimde benim de suratımda ufak bir sırıtış vardı. "Keyfiniz yerinde bakıyorum beyler." dedim.

Barış, "Senin de bizden farkın yok, kahraman." diyerek kolunu omuzuma attığında güldüm, bu olayı takımdan sadece Yunus, Barış ve ben biliyordum. "Valla yanımdan geçerken beni öldürecek gibi bakıyordu ama, yine de değer be oğlum. Onu bu boktan uzaklaştırmak beni rahatlattı." dedim.

Yunus, "Bir kaç ay sürse de çabaladık başardık lan biladerim. Valla gurur duyuyorum bizimle." Bu durumda Barış'ın da yardımı çok olmuştu. Marcao, Yunus'la beni o kadar hafife alıyordu ki, Barış'ı görmeyi beklememişti bizim arkamızda.

Barış, onu oldukça sert bir biçimde beni destekleyerek tehditi yapıştırdığımda, üçümüzle de baş edemeyeceği için ve tüm çaresizliği yüzünden, kabul edip boyun eğmek zorunda kalmıştı.

Üçümüz de birbirimizle zaferle sarıldıktan sonra pufa oturdum, Barış da tişörtünü çıkartıp kenarıya attı. "Kendi aramızda atışsak da, hep birbirimizin arkasında durucaz kardeşim, bu hep böyle olucak." dediğinde gülümsedim.

Ceylan'a olan yakınlığı bazen sinirlerimi bozsa da, kardeşimdi yıllardır. En küçüklerimizdendi, kardeşimmiş gibi davranırdım hep, Barış için. Moralim bozukken beni mutlu eden, güldürmeye çalışan hep Barış'ın şebeklikleri olurdu.

Kumralım, Kerem AktürkoğluWhere stories live. Discover now