44. Bölüm

9.4K 1.1K 813
                                    

Merhaba 💛

Bu bölümü bakış açısını, çıkarımlarını ve tabii kendisini de çokça sevdiğim sevgili konusanmerve 'ye armağan ediyorum. Yolun iyi ki düşmüş Güneşi Yakala'ya canım Merve'cim. 🌸

Keyifli okumalar.

☀️

11 ay sonra, Temmuz 2023

"Ölmek istiyorum bırakın! Yaşamak istemiyorum anlamıyor musunuz?"

İnci'nin ölümü yalvarışı, muayene edildiği odadan hastane koridoruna taşan çığlıkları köşeye çökmüş içli içli ağlayan Yavuz'un kulaklarında çınlıyordu. Eli kolu bağlıydı, dibe vurmuştu. Sevdiği kadının ölüm arzusuna daha fazla katlanamadığından elleriyle küçük bir çocuk gibi kulaklarını kapattı.

"Yavuz Bey, hamile olduğu için ilaç veremiyoruz. Duyguları çok şiddetli EKT yapmamız lazım."

Doktorun söylediği cümleye karşı çıkar gibi ağlaya ağlaya kafasını iki yana salladı çaresizlik içinde kavrulan Yavuz.

"Ha-hayır. Elektroşok vermeyin."

"Bakın duygu yoğunluğunu stabilize edebilmek için beynine elektrik akımı vermemiz lazım. Çığlıklarını duymuyor musunuz?"

"Ölmek istiyorum bırakın!"

Ter kan içinde sıçrayarak uyandığında, Yavuz'un nemli gözleri refleksif biçimde başucundaki saate çevrilmişti. Dijital saat sadece yarım saat uyuduğuna işaret ederken zaman mefhumuna acı acı gülümsedi. Tam 11 ay öncesinde o antiseptik kokulu hastane koridorunda yaşadıkları, her akşam olduğu gibi bu akşam da onu ziyaret etmiş ve uyku ilacıyla ancak erişebildiği yarım saatlik uykusunda canından can koparmıştı.

Ne çok canı vardı, kopa kopa bitmiyordu. Bu inatçı bitmeyişe hayıfla aylar öncesine kadar karısıyla paylaştığı yataktan kalktı. Rüyasında işittiği ölümü arzulayan feryatlar hala kulaklarındaydı. Kaşlarını çatıp hırsla kulaklarını ovuşturdu. Adını anmadığı kızı rüyalarından da kabuslarından da bir türlü def edemiyordu. Avuç içiyle iki kez alnına vurduktan sonra loş karanlığı ağırlayan odasında volta atmaya başladı. İnci'ye dair her şey, onu anımsatan her şey onda uçsuz bucaksız öfke yaratsa da kızla bir zamanlar cenneti yaşadığı evde kalmaya devam ediyordu.

Kendine dayattığı afili maruz bırakma yöntemiydi bu. Maruz kala kala bir zaman sonra İnci'ye karşı hissizleşecekti...

"Yaşamak istemiyorum!" diye çığlık attı kabusundaki İnci o anda.

"Yeter!" dedi Yavuz da avuçlarıyla kulaklarına vurarak. "Yeter, yeter sesini duymak istemiyorum!"

Can havliyle kendini odadan dışarı attığında telaşlı adımlarının istikameti salon ve piyanosu olmuştu. Bir şeyler çalıp İnci'nin sesini bastırabilmek adına parmaklarını piyanosunun tuşlarıyla buluşturdu ve farklı bestecilere ait parçaları yarım yarım çalmaya başladı. Fakat bir müddet sonra nemli gözleri usulca kapandı ve sahibi başkası olan notalar sessizliğe gömüldü.

Son birkaç haftadır, piyanosunun başına geçtikten bir müddet sonra olduğu gibi yüreğinin en kuytu köşesine ittirdiği yaralı sevdasına, bastırdığı özlemine ait buruk notalar buluşmuştu tuşlarla. Aklında fikrinde olmayan ilk bestesinin bilinçdışı notları... Tam anlamıyla farkında değildi Yavuz ne yaptığının. Ancak parmakları tuşlardan kopunca ne yaptığının ayırdına varabiliyordu. Fakat o an gelene kadar, dudaklarına sokulan tutuk tebessümle gamlı haline mola veriyor ve zindanına ışık taşıyordu. Zira kalbinden damıtıp kucaklaşmalarına vesile olduğu her nota yanaklarındaki derin gamzelerle ona kocaman gülümseyen İnci'nin eşsiz suretine bürünüyor, kulaklarından ruhuna yaldızlı sesler olarak sızıyor ve aylardır kullandığı onca antidepresanın yapamadığı huzuru bahşediyordu Yavuz'a.

Güneşi YakalaWhere stories live. Discover now