11. Bölüm

19.1K 2.2K 2.3K
                                    

Merhaba 💛

Size yine upuzun bir bölümle geldim, benim yazma benzinim sizsiniz vallahi. 🙈Gönlünüzden geçenleri, fikirlerinizi, duygularınızı paylaşmanız beni sahiden çok mutlu ediyor! 😍

Görüşlerinizi bildirmeyi ve yıldız'a basmayı unutmayınız lütfen. 🙏🏻

Keyifli okumalar.

☀️

"Murti, bir saniyede biz insanlara göre neredeyse on kat daha fazla görüntü kaydediyormuş."

Efe balkondaki kahvaltı masasında oturmuş, muhabbet kuşlarıyla ilgili edindiği bilgileri sıralarken kafesinin içindeki Murti de hemen yanındaki sandalyedeydi. Elindeki çay bardağı ile ikizinin karşısına oturan İnci ise hayran hayran onları izliyor, Efe'nin gün geçtikçe farklı unsurlara duyduğu merakın çeşitlenmesinin verdiği mutluluğu içi gülen ışıl ışıl gözlerinde taşıyordu.

"Bak sen şu Murti'ye." diyen Fikoş elindeki çilek reçelini masaya bırakarak İnci'nin yanına oturdu. "Benim Murti başka neler yapabiliyormuş Efe'cim?"

Efe'nin kadına cevap verip vermeme konusunda kararsız kaldığını gösteren tedirgin bakışları hızla balkondan aşağı çevrilirken, el bileklerini yarım tur döndürdü ve parmaklarıyla tişörtünün uçlarını çekiştirdi.

Birkaç kez yutkunduktan sonra da "Her iki gözü de birbirinden bağımsız hareket edebiliyormuş." dedi alçalan sesiyle.

Genç adam, kendi ölçeğinde Fikoş ve Zeynep'e İnci'nin düşündüğünden daha çabuk alışmıştı. Fakat İnci ile yalnız kaldıkları zamanlarda sesi çok daha yüksek çıkıyor ve merakı olan şeyler hakkında daha uzun konuşuyordu. Yine de durumdan memnundu İnci. Beş gün önce Yavuz ile Kayseri'deyken herhangi bir problem olmamıştı Efe için. Zira genç adam yanına aldığı Murti ile odasında belgesel izlemiş, Fikoş ile Zeynep'in pişirdiği yemeklerden atıştırmış, akşam da balkonda çay içtikten sonra odasına geçerek galaksi ve yıldızlarla süslü tavanını izleye izleye uykuya dalmıştı.

"Teşekkür ederim bunları bizimle paylaştığın için Efe'cim." dedi Fikoş sevgi dolu tonlamasıyla ve Efe'yi rahatsız etmemek adına bakışlarını İnci'ye çevirdi. "Zeynep çok mu erken çıktı?" diye sordu ağzına bir parça peynir atarken.

Geniş gülüşünü silmeden onu onaylarcasına başını salladı İnci.

"Evet, Okmeydanı tarafında bir sevgi evinden bahsediyorduk ya, orada yaşayan çocuklara matematik anlatacak okullar açılana kadar."

Duyduğu şeyle gözleri parlayan Fikoş, elini İnci'nin yanağına uzatarak kızın tenini şefkatle okşadı.

"Benim güzel yürekli kızlarım. Çok seviyorum sizi."

"Canım Fikoş'um, biz de seni çok seviyoruz." diyen İnci o sırada telefonundan yükselen bildirim sesiyle masadaki telefonuna uzandı.

Kayıtlı olmayan, yabancı bir numaradan mesaj gelmişti. Ekranı kaydırıp gelen mesaja tıkladı.

"İnci, Atilla ben. Annem ile bir süredir İrlanda'dayız. Hem sana hem de kendime zaman vermek istediğim için buraya geldim. Ama tek bir an bile aklımdan çıkmıyorsun. Sana yaşattıklarımın ağırlığı altında eziliyorum. Lütfen bize bir şans daha vermeyi gerçekten düşün güzelim.
Seni çok seviyorum..."

Atilla, yaptığı şuursuz davranışlarla onları geri dönüşü olmayan, imkansız bir yola soktuğunu hala daha idrak edememişti anlaşılan. Okuduklarıyla sıkıntıyla iç geçiren İnci, adamdan gelen mesajı silip numarayı da engelledikten sonra sertçe yutkundu. Ona dedesi aracılığıyla kısa süreyle de olsa hayatı zindan eden Atilla'nın haftalar sonra kendini hatırlatmış olması ister istemez moralini bozmuştu. Lakin bu moral bozukluğuna paye vermeyecekti. Gülümseyerek yanındaki Fikoş'a uzanıp kadını yanağından öptü.

Güneşi YakalaWhere stories live. Discover now