40. Bölüm

11.8K 1.2K 1K
                                    

Merhaba 💛

Bu bölümü hem çizimleri hem de naif kalbiyle beni mest eden sevgili nrslgncgl1 'ye armağan ediyorum. İyi ki varsın canım Nurseli! 🌸

Keyifli okumalar.

Az önce Yeşim'den talep ettiği sevgi istenci sahiden onun dudaklarından mı dökülmüştü? Sesi neden bir başkasına aitmiş gibi çıkmıştı o halde? Çamurlu gölün kilometrelerce altındaymış gibi hissederken sımsıkı kapalı dudaklarına değen dudakların varlığı vurgun yemiş kalbine ölümcül darbe gibi inmişti. Ama o ölmek istemiyordu ki. Ona işkence gibi gelen birkaç saniye sonunda hayli mutlu görünen Yeşim'i henüz dokunduğu dudaklarından uzaklaştırdı. Savrulurcasına ondan uzaklaşan kızın şaşkın gözleri eşliğinde aralan tek düğmesini ilikledi. Sonra da idrak etmek ister gibi sersemlemiş ifadesiyle etrafı taradı. Sahiden gelmiş miydi buraya, sahiden böyle bir hata yapmış mıydı?

"Hayır..." dedi gözlerinden yuvarlanan yaşlarla içli içli. "Ha-hayır, beni böyle sevme... B-ben bunu istemiyorum ki... Neden buradayım?"

"Ne diyorsun Ulaş?"

Ellerini kulaklarına bastırıp dehşet verici bir kabusa direnmek ister gibi gözlerini yumdu Ulaş. Bedeni de aklı da uyuşuktu. Dudaklarını yalamak istedi, fakat orada onu birkaç saniye için de olsa öpen Yeşim'in izleri vardı. Midesi bulandı. Yeşim'den değil, bizzat kendisinden midesi bulandı. Sevgi dilenmek için ona hakikatli yaralar armağan eden kızın evine gelmiş olmaktan tiksindi. Sevgiye muhtaçlığından tiksindi. Kendisinden nefret etti. Midesinden yükselen inkar dolu sıvıyı daha fazla bastırması imkansızdı. Onu zor taşıyan bacaklarındaki uyuşukluğa rağmen çabuk adımlarla Yeşim'in banyosuna koştu ve dizlerinin üzerine çöktüğü gibi içinde biriken ifade edilmemiş duyguları midesindeki sıvıyla beraber klozete akıttı.

Adamın delirmiş olmasının endişesiyle "U-Ulaş." diyen Yeşim de dolu gözleriyle peşinden gelmişti. "Ne oluyor sana, beni korkutuyorsun. İyi misin?"

Cevap veremedi Ulaş. Zira neredeyse soluk almadan kusmaya devam ediyordu. Kustukça da üzerindeki çamurlu suyun miktarı azalıyor, dünyadan kopuş mesafesi azalıyor ve suyun yüzeyine yaklaşıyordu. Peki suyun yüzeyinde onu bekleyen gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydı?

"Ulaş, hastaneye gidelim mi?"

Midesinde bir şey kalmayıncaya kadar kusan Ulaş, sifona basarak güç bela ayağa kalktığında bir kez daha yabancı gözlerle etrafa bakındı. Yeşim'e sahiden gelmişti. Gözlerine yığılan yaşlarla musluğa açıp yüzüne birkaç kez su çarptı. Sonra da kızarmış yeşil bakışlarını kemirdiği dudaklarıyla onu endişe içinde izleyen kıza çevirdi. Yara bandı demişti Alp onun için. Aynı şeyi dünyadan kopuş anında Yeşim'e yaşatacak olmanın utancıyla yutkundu. Kendisini nefret ettiği birine karşı mahcubiyet hissedecek konuma soktuğu bir kez daha tiksindi benliğinden.

"Buraya hiç gelmemeliydim. Özür dilerim." dedi yere eğilen kafasıyla. "İnan bana bunu neden ve nasıl yaptım bilmiyorum..."

Yeşim'in mutluluğu yerini kesif bir acıya bırakırken gözlerinden süzülen yaşlara aldırış etmeden kederle gülümsedi.

"Zeynep'le mi kavga ettiniz?" diye fısıldadı. Sesi tuhaf şekilde merhametliydi. "Onun aşkı mı yıktı seni bu kadar?"

Zeynep'in ismini işitmek Ulaş'ın yüreğindeki taze yarayı umarsızca oyarken hıçkırarak ağlamak istedi. Tüm bunlar yaşanmışken artık kız onun için uzak bir düşten ibaret olabilirdi ancak. Ciğeri kavruldu, bir kez daha katıla katıla ağlamak istedi. Ama kafasını yerden kaldırmadan dişlerini sıkarak öteledi bu isteği.

Güneşi YakalaWhere stories live. Discover now