25. Bölüm

26K 2.3K 3.7K
                                    

Merhaba 💛

Sizleri ve çok seviyor ve bölümü kucağınıza atıp pusuya yatıyorum 😂 İyi ki varsınız 🌸

Keyifli okumalar.

☀️

"Girebilir miyim?"

İnci'nin afallayışı uzun sürünce elindeki kutuyu ona doğru uzattı Yavuz. O anda belli belirsiz irkilerek kendine geldi İnci. Yavuz'un elindeki kutuyu alırken yana kayıp usulca kapının önünden çekildi. Şaşkındı. Fakat hissettiği tek şey şaşkınlık değildi, Yavuz'un bu davranışı kalbini okşamış ve itiraf etmesi güç olsa da içini sevinçle doldurmuştu. Ancak diğer yandan bunları hissetmek, duygularının derinleşmemesini istemeyen yanını huzursuz etmişti. Gerçi duyguları daha ne kadar derinleşebilirdi ki zaten? Boğazına dizilen hislere rağmen soluklanıp yutkundu. Yaşamı boyunca yüzlerce kaotik duruma şahit olmuş hatta bir çoğunun tam merkezinde yer almıştı. Lakin hiç biri duygularındaki şu karmaşa kadar zorlamamıştı onu.

İnci'nin kapıdan çekilmesiyle ufak adımlarla içeri süzülen ve üzerindeki gri kabanı çıkarmakta olan Yavuz da ondan farklı değildi. Aklı da duyguları da karman çormandı. Lakin o karmaşanın içinde emin olduğu ve istediği belki de tek şey İnci'yi kırgın görmemekti.

"Efe evde değil mi?" diye sordu, onu izleyen İnci'ye dönerek.

"Evde ama az önce uyudu."

Elindeki kutu ile mutfağa ilerlemeye başlayan İnci, Yavuz'un peşinden gelmesiyle içinde çatışan hislerin etkisiyle kızarmış olan yüzünü adama çevirdi.

"Sen salona geçebilirsin, kahve yapıp dönerim."

Bakışları kısa bir an için İnci'nin gözlerinde takılı kalsa da toparlayan Yavuz, başını iki yana sallayarak tebessüm etti.

"Mutfakta içebiliriz." dedi hızlıca.

Yüreğindeki aykırı devinim bir türlü dinmeyen ve aykırılıktan ilk kez haz etmeyen İnci, gözlerini Yavuz'un gözlerinden çekip adamı onaylarcasına kafasını sallayarak önüne döndü ve mutfağa doğru ilerlemeye devam etti. İkisi de heyecan, gerginlik ve bastırdıkları iç gıdıklayıcı hislerle kuşatıldıklarından sessizce mutfağa geçtiler. İnci profiterolleri tatlı tabaklarına koyup, kahve makinesine yönelirken Yavuz da İnci'den ayırmadığı gözleriyle sandalyeye oturmuştu. Kıza dalıp gitmek ne kolaydı. Dirseğini masaya, çenesini de avuç içine yaslayarak kahve pişirmekte olan İnci'yi izlerken dudaklarındaki şapşal tebessümü silemiyordu.

"Şekersiz içiyordun değil mi?"

Omzu üzerinden ona dönen İnci'nin sorusu ile yüzündeki ablak tebessümü toparlayıp kafasını salladı Yavuz. İnci yeniden önüne dönüp alel acele kahveleri hazırlarken Yavuz da ayağa kalkıp kızın tabaklara koyduğu tatlıları masaya taşıdı. Daha sonra yapabileceği başka bir şeyin olup olmadığını sormak için tezgâhın önünde dikilen, sırtı ona dönük duran İnci'ye yaklaştı. Tam ağzını aralayacakken elindeki tepsi ile ona dönen İnci ile burun buruna gelince öylece kalakalsa da irkilen kızın elindeki tepsiyi düşürmemesi adına ellerini uzatıp incecik bileklerini sardı.

Hem ürken hem de fazla yakın düşmelerinden ötürü gerilen İnci, bir adım gerileyince kızın bileklerini bıraktı Yavuz.

"Pardon, yardım edebileceğim bir şey var mı diye soracaktım ben." dedi bir adım geri çekilerek.

Gerginliğini belli etmek istemeyen İnci ise "Dolaptan su çıkarabilirsin." dedi hemen.

Güldü Yavuz.

Güneşi YakalaWhere stories live. Discover now