17. Bölüm

21.2K 2.4K 2.8K
                                    

Merhaba 💛

Çok özledim sizleri, umarım herkes iyidir. Her geçen gün aramıza katılan tatlış okurların sayısı artıyor ama hep söylediğim gibi sayı değil, güzel insanların eşliği benim için çok ama çok önemli. Mevcut okurlarımdan pek memnunum, iyi ki varsınız! 🙈🌸 Twitter'da tagimize yazan, ınstagramda paylaşım yapan ve en önemlisi burada her bölüm bizimle olduğunu hissettiren okurlarıma çok teşekkür ediyorum.

Bayağı uzun bir bölüm oldu, hatta şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm olabilir. Oy vermeyi ve görüşlerinizi paylaşmayı unutmayınız lütfen. 🙏🏻

Keyifli okumalar.

☀️

Daireden içeri girer girmez kapıyı kapatan Yavuz, kızarmış yanakları ve sırılsıklam haliyle son derece takatsiz görünen İnci'nin alnına yasladı yeniden elinin tersini. Sahiden ateşi vardı. Nefesini sıkıntıyla dışarı vererek, İnci'nin kucağındaki ıslak kırlenti kızın itiraz etmesine rağmen ondan alıp dresuarın üzerine bıraktı.

"İnci, hemen sıcak bir duş alıp üzerini değiştirmen lazım. Ben de o sırada sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım."

Yavuz'un ilgili tavırları, üzüntülü bitkinliğine rağmen hafiften gülümsetmişti İnci'yi.

"Zahmet etme, duş alıp yatarım ben hemen." derken elini kaldırıp yanan boğazına yasladı. "Uyuduğumda daha iyi hissederim zaten."

"Ne yemek istersin?"

Yavuz'un oralı olmadan söylediği şeyle inat edeceğini anlayan İnci, ıslanmış ayakkabılarını çıkarmak için eğilirken "Peki madem, ezogelin çorbası yapar mısın?" diye sordu. "Biraz kırıklığım olunca anneannem hemen pişirirdi, çok iyi gelirdi."

Ayakkabılarını çıkarmak için eğilen İnci'yi gözleriyle takip eden Yavuz ise bu talep karşısında şaşkınlıkla gülümsemeden edemedi. Hayatında daha önce hiç ezogelin çorbası pişirmemişti. Fakat internetten bulacağı tarifle deneyebilirdi.

"Olur, yaparım."

"Teşekkürler."

Ayakkabılarını çıkardıktan sonra doğrulan İnci, malzemelerin mutfaktaki yerini Yavuz'a tarif ettikten sonra Efe'nin odasına ilerledi. Merdivenleri çıkarken Yavuz'a yaslandığı için adamın beyaz gömleği de ıslanmıştı. Yavuz'a vermek için ikizinin gri tişörtlerinden birini alarak mutfağa döndü.

"Yavuz, sen de bunu giy gömleğin ıslanmış. Efe'nin tişörtü."

O sırada çorba malzemelerini sudan geçirmekte olan Yavuz, İnci'nin sesiyle sitemli bakışlarını ona çevirdi.

"İnci hala ıslak kıyafetlerinle duruyorsun ama." diye hafiften kızgın çıkan sesiyle kaşlarını çattı. "Hadi çıkar üzerindekileri küçük hanım."

Üşüdüğünü dahi hissedemeyecek kadar hüzünlü ve bitkin halde olan İnci, elindeki gri tişörtü mutfak masasının üzerine bıraktı.

"Peki, duşa giriyorum ben. Ama sen de çıkar gömleğini." diye fısıldayarak mutfaktan ayrıldı.

İnci duşa ilerleyince, kızın getirdiği gri tişörtü giyerek internetten bulduğu tarifle çorbasını yapmaya koyuldu Yavuz da. Birkaç dakika içinde çorbayı pişmesi için altını kıstığı ocağa bıraktığında, ellerini nemli saçlarından geçirerek kalçasını mutfak tezgahına yasladı. Sonra da gözlerini şirin mutfakta gezdirdi. Dört kişilik minik masası, sevimli tabureleri ve krem rengi duvarlarıyla oldukça ferah ve derli toplu bir mutfaktı.

Hatta İnci'nin minik odasına göre oldukça derli topluydu.

Gülerek alt dudağını çapraz biçimde dişleri arasına kıstırdı ve kafasını iki yana salladı. İki kez yutkundu. İçi gülen, parlak bakışları buzdolabının üzerine magnetlerle tutturulmuş fotoğraflara değince içinde beliren itki ile o tarafa ilerledi. Buzdolabının önünde durduğunda, kısılan gözleri hiç acelesiz fotoğraflar üzerinde gezinmeye başladı. Minik fotoğrafların çoğu Zeynep ve İnci'nin beraber katıldıkları eylemlere aitti. İki kız fotoğrafların bazılarında büyükçe pankartların iki ucunu tutuyor, bazılarında kol kola yürüyor, bazılarında ellerinde mikrofon bildiri okuyor, bazılarında da sımsıkı sarılmış halde yüzlerinde de dostluklarının nişanesi olan koca gülümsemeleriyle kadraja bakıyorlardı.

Güneşi YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin