12. Bölüm

18.2K 2.3K 1.8K
                                    

Merhaba 💛

İlginiz ve samimi desteğiniz için teşekkür ederim. 🙏🏻🥰

Keyifli okumalar.

☀️

Ertesi sabah, Efe'ye söz verdiği gibi güneş doğar doğmaz ikiziyle vapura binmek üzere evden ayrılmıştı İnci. İstanbul hafta sonları sabahın erken saatlerinde, o hınca hınç kalabalığından arınmış olduğu için Efe rahatsızlık hissetmeden vapura binebiliyordu. Hatta ilerlerken denizin üzerinde bembeyaz köpükler çıkaran vapurun ucunda dikiliyor, dakikalarca tuhaf bulduğu o beyaz köpükleri izliyor ve sonra da onlara çığlık çığlığa eşlik eden iştahlı martılara simit atıyordu. İnci'yse bu anlarda onu çepeçevre kuşatan huzurla ikizinin tam yanında, mest olmuş vaziyette onu izliyordu.

Bu sabah da aynı döngü gerçekleşirken, martılara simit atan Efe, "Anneannemin hırkası artık onun gibi kokmuyor." dedi ses tonunda beliren hüzünlü kırıntılarıyla. "Hiçbir şey kokmuyor."

Kalbi burkuldu İnci'nin. İkizi de tıpkı onun gibi gül kokulu anneannesini çok özlüyordu demek ki...

"Eve gider gitmez ararız anneannemi."

Bir yanıt vermedi Efe, elindeki büyük kısmı bitmiş olan simitten kopardığı ufak parçaları martılara atmaya devam etti. Bunun üzerine İnci, ikizini yeniden konuşturabilmek için boğazını temizleyerek hevesle gülümsedi.

"Sen çikolatalı tatlıları çok seviyorsun değil mi İstiridye'm?" diye sordu neşeli çıkarmaya çalıştığı sesiyle.

Duyduğu şeyle hafiften tebessüm eder gibi oldu Efe.

Sonra da "Hı hı." dedi kafasını aşağı yukarı sallayarak.

"Zeynep çok güzel ağlayan pasta yapar biliyor musun? Bugün evde olacaktı, eğer ondan istersek bize kesin yapar."

Duraksadı Efe. Kaşları önce çatıldı, sonra havaya dikildi. En son tekrar çatıldı.

"Ama bir pasta üzülüp ağlayamaz ki." dedi en sonunda aklı karışmış gibi. "Hem kim üzmüş onu, neden ağlıyor?"

Göğsü yumuşacık kesildi İnci'nin ve bakışlarına oturan hayranlıkla iç geçirdi. Yavuz'un tanımını hatırladı o an. Efe'nin yanında arındığını hissediyor insan... Sahiden de öyleydi. Efe'nin tertemiz dünyasına, o arı masumiyetine misafir olmak öylesine güzeldi ki...

Saçları arasına süzülüp, onları havalandıran rüzgara sırt çevirerek Efe'nin önüne geçti İnci. İkizi ise göz teması kurmasa da ela bakışlarını İnci'nin çenesine mıhladı.

"Bazı cümleler bizim anladığımız ilk anlamlarına denk gelmiyordu, hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu Efe'ye geniş gülüşünü silmeden. "Bu da onlardan. Çikolatalı bir pasta ve süt ile ıslatıldığı için ağlayan pasta adını almış. Yani ıslak olduğunu belirtmek için pastaya bu adı vermişler aslında İstiridye'm."

"Peki. Gerçekten ağlıyor olsaydı o pastayı yemek istemezdim zaten."

Omuz silkerek elindeki simitten martılara ufak parçalar atmaya devam etti Efe.

Az sonra da "Yavuz abi kaçta gidiyor sabahları?" diye sordu, bakışları tekrar İnci'nin çenesine çevrilirken. "Bizden de mi erken kalkıyor? Neden çok fazla çalışıyor, paraya çok mu ihtiyacı var?"

Kalakaldı İnci. Efe İstanbul'a geldiğinden beri ilk kez bunu sorguluyordu.

"Onun iş yeri evimize çok uzak." dedi aklına gelen ilk şeyi söyleyerek. "O yüzden çok erken çıkıyor, gece de çok geç geliyor."

Güneşi YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin