24. Bölüm

23.9K 2.4K 3.5K
                                    

Merhaba 💛

Nasılsınız, umarım herkes iyidir. Güneşi Yakala'ya ilginiz, sevginiz ve kıymetli geri bildirimleriniz için teşekkür ederim. 🌸 Hepinizi çoook seviyorum. Bu arada hafta sonu üniversite sınavına girecek olan herkese başarılar diliyorum. Umarım emeğinizin karşılığını alırsınız. 🙏🏻

Keyifli okumalar.

☀️

Yavuz'un bir şey söylemeden arabasına atlayıp gitmesiyle eve, Seda'nın yanına dönen İnci kadına Yavuz'un acil işi çıktığını söylemiş ve bir problem yokmuş gibi becerebildiğince sohbet etmişti onunla. Oradan ayrılır ayrılmaz da Yavuz ve Yavuz'a dair hiçbir şey düşünmeme çabasıyla kendisini sakin tutmaya çabalamış ve gördüğü ilk pastaneye girerek çeşit çeşit tatlı almıştı. Amacı mutluluğa hasret kalan beynini biraz olsun mutlu etmekti. Zira yağlı ve şekerli yiyecekler, beynin ödül merkezini kısa süreli de olsa aktif hale getirip mutluluk hormonlarının salınımını arttırıyordu. İnci'nin de tam olarak buna ihtiyacı vardı. Yapay ve kısa süreli de olsa biraz mutlu hissetmeye...

Evinin bulunduğu sokağa girdiğinde, bastırmaya çalıştıklarını artık içinde tutamadığından "Bir süre görüşmesek iyi olurmuş! Keşke hiç görüşmesek..." diye söylendi. Elindeki tatlı poşetini ileri geri savurarak yürüyor, adımlarını da içindeki hırstan ötürü pat pat sertçe yere indiriyordu. "Budala! Onu anlamıyormuşum! Ya seni anlamasam o kıza öyle davranmana nah izin verirdim. Şuna bak, bir süre görüşmeyelimmiş! Ben seninle görüşmeye bayılıyordum sanki!"

"Pişşşt yiğido?"

Ulaş'ın sesiyle kafasını kaldırıp karşı apartmandaki penceresinden ona bağıran adama baktı İnci.

Düşük yüzüyle "Selam." diye yanıtladı onu izleyen adamı.

"Gel oturalım biraz." diyen Ulaş, bakışlarını İnci'nin dairesine dikerek bilinçli olarak sesini yükseltti. "Komşuları oturmaya çağırmak lazım, adettendir yani."

Fikoş ve Zeynep'e şu an için olan biteni anlatmak istemediğinden bu teklif İnci'ye son derece cazip gelmişti. "Geliyorum." diyerek genç adamın yaşadığı apartmana girip basamakları tırmandı. Dairenin bulunduğu kata ulaştığında, Ulaş da kapısını açmış onu bekliyordu.

Suratı sirke satan kızın içeri girebilmesi için kapıdan çekilen Ulaş, "Salon sağ tarafta." diyerek kapıyı kapattı.

Üzerindeki kabanı ve çantasını hırsla çıkaran İnci, sesini çıkarmadan elindeki tatlı poşetiyle salona geçti. Vanilya rengi duvarlar, yosun yeşili kocaman bir L koltuk, onun hemen yanında dönebilen bej rengi yuvarlak bir berjer, koltukların karşısında kalan kocaman televizyon, pencerenin önündeki beyaz mermer masa ve masanın ahşap ayaklarıyla uyumlu dört sandalye ile hayli soft ve ferah bir salondu doğrusu.

"Bu ne?" diye sordu İnci, L koltuğun arkasındaki duvarda bulunan makrome duvar süsünü görünce.

Kızın yanına dikilen Ulaş da gözlerini o tarafa çevirip kollarını göğsü altında bağlarken yavaşça omuz silkti.

"Makromeydi galiba adı. Bir müvekkilim onu kocasından boşadığım için hediye olarak yapmış bana." dedi gayet normal bir şey söyler gibi. "Çok güzel değil mi?"

Duvar süsünün güzelliğine dikkat edemeyecek kadar moralsiz olan İnci, gözlerini devirerek L koltuğun ortasına attı bedenini.

"Beni de çakma kocamdan boşa!"

Kaşları havalanan Ulaş, İnci'nin moralsizliğinin nedenini anlamış gibi ıslık çalarak kızın yanına oturdu.

"Abim mi sinirlendirdi seni bu kadar?"

Güneşi YakalaWhere stories live. Discover now