Buna ne şüphe Mermi, ne şüphe!

Balkan kızı meraklı gözlerle bizi dinlerken en sonunda dayanamayıp dudaklarını araladı. "Aranızda yaralı biri mi var?" diye sordu. "Ona yardımcı olabilirim. Bana ne durumda olduğunu söyle."

"Evet, ekibimizdeki biri dayın tarafından yaralanmış," dedim merakını gidermek amacıyla.

"Ne durumda peki? Nasıl yaralanmış?"

"Başından yaralanmış," dedim. "Tam olarak yarasını göremedim ama bir darbe sonucunda kafası yarılmış olması muhtemel."

"Cam türevi bir şeyse parçacıkları temizlemiş mi?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Ona öylece bakıyor olmama karşılık konuşmaya devam etti. "Bir an önce sor, yarayı o şekilde mi kapatmış?"

"Mermi—"

Balkan kızı konuşmama izin vermeden bana doğru yaklaştı ve ayak uçlarında yükseldi. Kulağıma doğru yaklaştığında nefesi şakağımı işgal ediyordu. "Hiçbir şekilde müdahale etme, ben geliyorum," derken benim yerime kulaklığıma mırıldandı.

Mermi farklı bir ses duymasıyla, "Komutanım?" diye seslendi.

Balkan kızı ısrarcı gözleriyle, "Beni hemen oraya götürmelisin," dedi. "Beyninden darbe aldıysa hiç vaktimiz yok!" Ellerini birbirine vurdu. "Davay!"

"Geliyoruz Mermi," dedim. "Doktor ne dediyse onu yap." Balkan kızının yüzündeki ifade yumuşadı. "Siz önden ilerleyip etrafı kolaçan edin ve güvenli bir yol açın," dedim Siren ve Kanca'ya. "Hızlı ve temkinli olun!"

"Emredersiniz komutanım!"

Balkan kızını arkama aldığımda Siren ve Kanca odanın dışına teker teker çıktı. Kanca önde, Siren arkasında ilerlerken Siren gelmemiz için bize işaret ediyordu. Göçmen kuşu gibi uçmaya meraklı olan kadını kolundan kavradım ve peşimden sürükledim.

"Yavaşla," diye fısıldadı. "Düşmek istemiyorum!"

Dudaklarım istemsizce kenara kıvrıldı. Küçükken de böyle yapardı ve kucağında zorla taşıtırdı. Sonrasında ise yalancıktan öyle dediğini taşıtmak için rol yaptığını itiraf ederdi.

"Sana kanmayacağım bu sefer," dedim fakat Türkçe söylemiştim. Seslice oflayıp yürümeye devam etti. Katlar arasında dolaşırken bulunduğumuz yerdeki en uzak odaya gelmiştik.

Odadan içeriye girdiğimiz an, Mermi'yi gördüm. Beni görmesiyle asker selamı verdi. Fısıltı'nın yanı başında duruyordu. Yamalı ise koltukta uzanıyordu. Kendinde değildi. "Komutanım..." dedi Mermi.

Balkan kızı hızlı adımlarla Fısıltı'nın yanına çöktü. "Ona ne işlemi yaptığını söyle," diye sorarken Fısıltı'nın gözlerini açıp kontrol etmeye çalışıyordu. "Yanınızda el feneri tarzında bir şey var mı?"

Mermi'nin eli kamuflajına gitmiş ama bakışları da aniden beni bulmuştu. Onu onayladığımda hücum yeleğinden çıkartmış olduğu küçük feneri uzattı. "Çok bir şey yapamadım, çünkü yanımda yeterli malzeme yoktu," dedi Mermi. Onun yanına eğilip yüzüne bakmaya çalışıyordu. "Sen gerçekten doktor musun?"

Balkan kızı feneri ona geri uzatıp, "Şunu tut," dedi. "Onu çevir hemen, davay!"

Mermi şaşkınlıkla bize doğru döndü. "Davar mı dedi bana?" derken dudakları kapanmıyordu. Türkçe konuşmuştu. "Ne davarlığımı gördün? Ben ve davar? Ben ve davarlık ne alaka?! Sana hiç yakıştırmadım Göçmen kızı!"

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKWhere stories live. Discover now