"Fısıltı?"

"Komutanım..."

Gözlerimi öfke bürüdü. "Derhal rapor ver bana!"

"Talia Alaz'ın dayısı beni fark etti," dedi Fısıltı.

Bu sik kırığı nasıl bir adım öne geçmeyi başarıyordu?

"Nasıl?" dedim. "Nasıl fark etti?! Biz hayalet askeriz!"

"Ben kaşınmış olabilirim komutanım..." derken kirpiklerinin altından baktı. Bu kız cidden ele avuca sığmıyordu. "Adamlarına beni öldürmesi için emir verdi. Ellerinden bir şekilde kurtuldum. Davetlilerden birini etkisiz hale getirip onun kılığıyla içeriye sızdım." Yavaşça yutkundu. "Bu pislik..." derken ayaklarının dibinde duran kişiyi işaret etti. "Talia'yı gizlice götürecekti. Bütün konuşmaları duydum. Onu kendi tarafıma çekip ortadan kaldırdım."

"Bütün bunları tek başına mı yaptın?" diye sordum. "Niye timden destek almadın?! Tehlikeyi fark ettiğin ilk an bize bildirmen gerekiyordu!" Çok başına buyruk bir kızdı. Yemeklere bile katılmazdı. Firefly'ı yanına alır, onunla yemeğini bölüşür, hiç ağzını bile açmazdı.

"İletişimi kesen bendim," dedi. "Dayısı beni yakaladığında sizi de riske atmamak için her şeyi bloke ettim. Böylelikle kimlerle iletişimde olduğumu öğrenemedi."

Parkeye damlayan kan sesleri kulağıma doldu. Bakışlarım koluna düştüğünde ona doğru bir adım attım. "Yaralanmışsın," dedim kolunu işaret ederken.

Kolunu saklamaya çalışıp, "Küçük bir sıyrık," dedi.

"Yaran nerede?"

''Baş-'' Lafının devamını getiremedi.

Gözleri kaymaya başladığında dizlerinin bağı çözüldü. Onu hızla kavradığımda yere düşmesini engelledim. Siren, benimle birlikte onu tutarken, "Fısıltı!" dedi korkuyla. "Fısıltı cevap ver bana!"

"Fısıltı!" diye seslendim. Gözlerinin tamamen kapanmasıyla kulağımdaki kulaklığa doğru mırıldanarak, "Mermi," dedim. "Fısıltı yaralanmış, sana burada ihtiyacımız var. Bilinci kapalı, önceliğin Fısıltı olsun!"

Mermi, doktorlara olan aşkından aramızda en iyi sağlık bilgisine sahip olandı. Timdekilere bir şey olduğunda ilk o koşar, ilk yardımı yapardı. "Emredersiniz komutanım!" diye seslendi Mermi.

💀

Kibrit kutusuna yazmış olduğum yerde heyecanla bekliyordum.

On altı yıl geçmişti bazı olayların üstünden. On altı yıl. On altı yıl geçmesine rağmen şurada dakikalardır duramıyordum. Küçük bir kızın amansızca koparıldığı cesur bir vatandan geliyordum ama adımlarım cesaretsizliğimden dolayı ilerlemiyordu. Kendi rızasıyla buraya gelmeliydi.

Halbuki bana, beni götür dese hiç düşünmeden kaçırır onu bu şehrinden kurtarırdım.

İlk önce odanın kapısı yavaşça açıldı. Ortamı kaplayan loş bir ışık vardı. Dikkat çekmemek için çok fazla ışık yakmamıştık. Odayı sadece mumlar aydınlatıyordu. Bu binan girişi bir davet salonuydu ve üst katları odalardan oluşuyordu.

Kanca ve Siren'le bakıştım. İkisi de tetikte bekliyordu. Onlar gizlenmiş bir halde silahlı, ben ise odanın ortasında silahsızdım.

Balkan kızı içeriye girdiği an, sanki nerede olduğumu biliyormuş gibi direkt olarak gözlerimin içine baktı.

"Balkan kızı..." diye fısıldadım. Türkçe söylemiştim. Niye dilimden ağıt dökülüyordu? Çok sevinerek söylemem gerekmiyor muydu? Küçükken söylediğim gibi umursamazca mırıldanmalıydım fakat ben neredeyse üzülecektim.

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin