Ulu ortada öylece dururken devam eden maçın oyuncuları ikisine gülerek bakıyordu. Talia şarkının etkisine öyle kapılmıştı ki, bir mahalle maçının ortasına daldığının farkında bile değildi. "Yannana yannane yannanna mo de keçene, yannana yannane yannanna mo de keçene," dedi Talia.

Ulu'nun sıkıcı biri olduğuna karar verip kendisi onun etrafında kızıl saçlarıyla zıplayarak koşturmaya devam etti. Bu kız gerçekten delinin tekiydi.

Ulu fevri bir hareketle onu kucaklayıp çizginin dışına çıkması için yürümeye başladılar. Kucağındaki kız, "Yannana yannane," diyerek kızıl saçlarını sallamaya devam ediyordu.

"Eğer kafana top yemek istemiyorsan, burada dur Balkan kızı," diye sertçe konuştu Ulu. "Kafana top yemeden günü bitirirsen sana kibritlerimi gösteririm."

Talia bi anda şarkı söylemeyi kesmişti. "Gerçekten mi?" dediğinde gözleri parlıyordu.

"Sadece sus diye dedim. Kibritlerimi kimseye vermem de göstermem de," dedi Ulu. Onun için kibritler kırmızı çizgiydi.

"Yalancı!"

"Yalancı yansın!"

"Öyle demesene, ya yanarsan?!"

Ulu umursamaz bir tavırla omuz silkti. Maçtaki çocuklar homurdanmaya başlamıştı. Bu durumu fark eden Ulu tam gitmek üzereyken bacaklarına yapışan küçük varlıktan dolayı durmak zorunda kaldı. "Ama sen yanarsan ben seninle evlenemem ki!"

Şaşkınlıkla küçük kıza baktı. "Seninle evleneceğimi nereden çıkardın?!"

"Ben öyle istiyorum çünkü."

"Evlenmeyeceğim!"

"Evleneceksin!"

"Andım olsun evlenmeyeceğim!" Çok bağırdığının farkına varıp hemen sesini alçalttı Ulu. "Sen küçücük bir şeysin. Kendi yaşıtın biriyle evlen. Ben sana on beden büyük gelirim."

Küçük kız inatla omuz silkti. "Büyüyünce herkes büyük olur."

"Unut onu," dedi Ulu. "Zaten biraz aklın ermeye başlayınca unutur gidersin. Küçük olduğun için neyin ne olduğunun farkında değilsin."

"Unutmayacağım işte," dedi Talia. Onun aile evine dönmesini heyecanla bekler, Ulu geldiğinde ise hep asker selam vererek kendisini fark etmesini beklerdi. Ulu ise hiç yüz vermezdi. "Kaç yıl geçerse geçsin hep seni seveceğim."

"Ne utanmaz bir şeysin sen! Hem ben senin abin sayılırım! Abin! ABİN!"

Talia yüzünü buruşturup, "İbin ibin ibin," diyerek onu taklit etti. "Büyüdüğümde görürüz kiminle evleniyorum! Ben seninle evleneceğim!"

Ulu bulduğu ilk fırsatta koşar adımlarla onun yanından kaçmıştı. Babası bu lafları duysa onu gebertirdi. Kendisi askeri liseye gidiyordu ve şu an yaz aylarının sonunda, tatildelerdi. Birkaç hafta içinde yatılı okulu açılmış olacaktı.

Talia, Ulu'dan uzak kalmamak için maçın oynandığı yerin kenarında duran Ülkü'nün yanına gitti. Yine barbie bebekleriyle oynuyordu. Saçları yolunmuş kel barbie gördüğünde yavaşça eline aldı. Bunu ona Ulu vermişti. Tam olarak verdi sayılmazdı, sussun diye eline tutuşturacağı sırada diğer çocuklar olaya dahil olmuştu.

"Ulu!"

"Uluuuuu!"

Bir kurtun uluması gibi uluyan çocukların sesi mahalleyi inletti. Gelen seslere karşılık Ulu maça ara verip öfkeyle homurdandı. "Ulumayın lan ulumayın! Hay ulunuza sizin! Yine ne oldu oğlum?" dedi.

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin