Episode 34: You Are My Only Family

41 8 26
                                    

Star City, 2018

Karşısındaki binaya kısa bir bakış attı. İyi Bir atış yaptığı sürece hiçbir sorun çıkmayacaktı. Kulaklığının içindeki sesi dinlemek iyi olabilirdi ancak kız kardeşi şu an muhatabı bile sayılmazdı.

"Artemis, görüş alanında olan çifte dikkat et. Tam karşılarında oturan adam Oliver Queen. Ölmesine izin veremeyiz, ona zarar verebilir ya da rehin alabilirler."

"O iş bende, bebeğim." Dedi gülerek.

Karşı binaya attığı halatı düşününce, buradan oraya kaymak için beş saniyesi vardı. Hızlı olmak zor olmazdı ama o sırada Oliver'ın ortamdan ayrılmış olması daha önemliydi. Sis bombalı oku yayda sıkıca gerdi, nefesini verirken aynı anda oku bıraktı. Hızlıca halata doğru atladı, bedeni havada sallandı.

Oliver, masaya saplanan okla beraber hızlıca odadan çıkmıştı. Yanında silah getirmemiş olması kesinlikle korkunç bir şanstı.

Camın kırılmasıyla beraber elindeki yayın uç bölgesiyle adamın suratına vurdu, yayı adamın gövdesine geçirip kadına çelme taktı ve etrafında dönerek yere düşürdü. Sırıttı. "Kanunsuzlar bir, çocuk tacirleri sıfır."

"Yine mi sen?" Dedi kadın tükürürcesine.

"Elimizde başkası kalmadı." Dedi alayla. Masadan aldığı tabağı kadının kafasında kırdı, kadehi ise adamın. "Kusura bakma artık."

"Artemis ne durumdasın? Biz depodaki çocukları aldık." Dedi Wally.

Ayakkabısının içinden lazer kesim bıçak çıkaran kadına baktı. Derin bir nefes alarak oklarından birini eline aldı. Yayını açarak sopa haline getirdi. "Grup yapmaya hazırlanıyoruz. Sanırım."

İkisinin de aynı anda saldırmasıyla Laurel'ın öğrettiği tüm teknikleri aklından geçirmeyi bırakarak uygulamaya döktü. Adamı halletse bile kadın ondan daha eğitimli olduğu için uzun süre dövüşecek gibilerdi. Hançerin bedenine yaklaştığını gördüğünde son anda kalbine saplanmasına engel olabildi. Kadının üzerinden takla attığı sırada elindeki oku omzuna sapladı. Onu afallatacağı, en azından saniyelik durduracağını umdu.

"Vals bu kadar kötü olmuyordu sanırım." Dedi yüzünü buruşturarak. "Partnerim ne kadar da kötü."

Adamın hareketlendiğini gördüğünde hamle yapacağı sırada havayı yaran bir bumerang gördü. Saniyelik bir hamleyle adamın alnına saplandı. Kafasından çıkan kanlar Artemis'inn yüzüne sıçradığında, kız, adeta dehşete düşmüştü. Diğer kadın da en az onun kadar şaşkındı. Ancak kimin geldiğini biliyor olsa gerek, uzandığı yerden hareketlendi. Sadece bir adım atabilmişken ise aynı bumerang pons ve omurilik soğanı arasındaki noktaya denk geldi. Artemis, kadının o saniyede öldüğünü biliyordu. Korkuyla etrafına bakındı.

"Sen de kimsin?" Dedi hiddetle. Oliver'ın öldürmeyi bıraktığı düşünülünce, bunu o yapamazdı. Muhtemelen binanın çıkışında kendisini bekliyordu. "Bunu neden yaptın?"

Karşı binada gördüğü karartı ile gözlerini kıstı. Bu maskeyi daha önce gördüğüne emin olsa da, dilinin ucuna getiremiyordu. Gövdesindeki yarasaya bakakaldı. "Bu da ne cehennem?"

Ona koşmak için cama yaklaşsa da, adamın arkasını dönüp aşağıya atlayışını izledi. Emindi ki, çoktan birkaç sokak ilerlemişti. İzini bulamazdı.

Cesetlerin yanına eğildi. Bumerangı inceliyordu gözleri. "Çocuklar," dedi sıkkınca. "Bir sorunumuz var."

"Ne kadar kötü?" Dedi Dick. Son iki gündür, Jasmine ile konuştuğundan beri, onlarla takılmaya dikkat ediyordu.

Demir Yarasa GerçekliğiWhere stories live. Discover now