Episode 22: We Are Not In 1999

79 14 5
                                    

Metropolis, 19-May-2014

Dikiz aynasından arkaya baktığında, iyi anlaşan çocukları görmek onu mutlu etti. Ancak içinde bir taraf, kızlarından sadece birini tanıtacak olmanın hüznünü de yaşıyordu.

"Aklın Artemis'te mi?" Dedi Bruce sessizce.

"Evet," dedi sakince. "Medyadan kendi isteğiyle uzak kalmasını anlardım. Ama itibar koruma dediği an... İnanamadım. Kendini saklamasının, sırf öz ailesi araştırılırsa ve kendisinin kimliği her şeyi mahvederse diye olması çok kötü bir şey."

"Bunu anlayamam." Dedi Bruce, direksiyonu çevirirken. Jasmine'nin yumruk olmuş elini avcuna aldı ve nazikçe açtı. "Artemis, hayatı boyunca bunu hissederek yaşayacak. Ailelerin yaptıklarını çocukların çekmesi çok korkunç bir durum."

"Onu anlayabiliyorum." Dedi fısıltıyla. Bir an, kendisini kaptırdığını fark ederek silkelendi. Elini tutan Bruce'un elini sıktı. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim."

"Eğer seninle bir ilişkiye başladıysam, bu, kızların ve oğlumla da bir ilişkide olduğumu gösterir. Onları geri plana atmayacağım elbette."

Derin bir nefes aldı. İçindeki en büyük endişelerden biri, az önce gitmişti. Ona döndü ve yüzünü sakince inceledi, gülümsedi.

Evet, Bruce Wayne doğru adam olabilirdi.

🌉

Gecenin ilerleyen saatleri, diğerleri için iyi gitse de, Zatanna için bu ortam çok yeniydi. Ayrıca magazin onu çok boğmaya başlamıştı. Şu an, Artemis ile oturup film maratonu yapmak için her şeyini verebilirdi.

Dick, onu kıvranan tavrını gördüğünde gülmemek için dudaklarını dişledi, adımlarını ona yöneltti. Zatanna'nın yanında duran ve henüz yirmi yaşında olan Phoebe Evanhearth da ondan pek farklı olmamasına rağmen, bir gazeteciyi nasıl püskürteceğini iyi biliyordu. Dick büyük bir keyifle aralarına girdi ve hiç içmediği kadehi masaya bıraktı. "Güzel hanımlar ve beyler, izin verirseniz yeni dostlarımla konuşacağım. Sizlere iyi geceler."

Gazeteci ekibi, Dick'in gelişiyle iyice coşsa da, geri gönderildikleri için soru sormadıklar. "Tanrım, bu batağa nasıl düştün?" Dedi Dick kahkaha atarak. Zatanna onun omzuna vursa da kendisi de gülüyordu. "Bilmiyorum. Sadece alkolsüz bir şeyler almak için buraya gelmiştim ve yarım saattir de buradayım."

Yanındaki kadına döndü. "Benimle kaldığın icjn teşekkürler."

Kadın gülümseyerek omuz silkti. "Bir şey değil. Ama blogum için bir gün birkaç kelime söylemen sorun olmaz. Böylece bu yılki ödevimi bitirebilirim."

"Dick Grayson ve siz de Phoebe Evanhearth olmalısınız." Dedi tokalaşmak için elini uzatarak. Phoebe selamını kabul etti ve onu başıyla onayladı. Dick, Zatanna'ya da tanıtmak için ona döndü. "Gazetecilik ikinci sınıf olduğuna bakma. Bu kadın, tam olarak bir efsane. Lois Lane, Cat Grant, Kara Danvers... Bu isimlerin tarih olmasına bile zaman kalmadan kraliçe olacak."

"Teşekkürler," dedi güzel bir gülümsemeyle. "Bir gün sizi de blogumda görmek isterim, Bay Grayson."

"Doğru söyle, Evanhearth. Bizim gibilerin yazı koleksiyonunu mu yapıyorsun?" Dedi alayla.

"Hayır. Ama Zatanna saklanmaya değer bir parça olurdu." Gülümseyerek ona döndüğünde, utanmamaya çalışarak gülümsedi. "Bir gün görüşmek dileğiyle, Bayan Zatara."

Phoebe Evanhearth, yavaş adımlarla yanlarından ayrıldığında, ikisi de derin ve sesli bir nefes çektiler. İyi ve nazik bir kadın olmasının yanında, oldukça sorgucu ve dikkatli bir kadındı aynı zamanda. Dick, onun, bazı kahramanların kimliklerini bildiğine yemin bile edebilirdi. Ancak bu konuda asla konuşmayacağına da emindi. Phoebe Evanhearth, annesi Christian Evanhearth'tan çok daha farklı bir gazeteci olacak ve dünyayı saklayacaktı.

Demir Yarasa GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin