Episode 3: Only Artemis

111 18 3
                                    

Star City, 2013

Jasmine O'Neill ve Artemis Crock için üçüncü akşam yemekleri olmasına rağmen ikisi de yine çok sessizdi. Tüm bunlara rağmen, Jasmine, Artemis'in hem kendisiyle yüzleşmesini hem de olanlarla yüzleşmesini istiyordu. Eğer şimdi yapmazsa hayatı boyunca yapamayabilirdi ve belki de kendini kandırırdı. Bunun acısını yaşamasını istemiyordu.

"Memnun olmadığını biliyorum ama gerçekler her zaman göründüğü kadar kötü olmak zorunda değil." Dedi Jasmine. Elindeki çatalı bırakarak tüm dikkatini ve ilgisini kıza verdi. Artemis, önündeki yemekten gözlerini çekerek ona baktı. "Ailemizi seçemeyiz ama kendi hikayemizi yazarak onlardan farklı olabiliriz."

"Her şeyi bilmene rağmen nasıl bu kadar güvenebiliyorsun bana?" dedi Artemis yüzünü buruşturarak. Akşam yemeğinde konuşacaklarını tahmin ediyordu ancak buna hazır hissetmiyordu. "Benim kim olduğumu biliyorsun. Neler yapabileceğimi ve bunu yaparken tereddüt etmeyeceğimi de."

"Peki," dedi sandalyesine yaslanarak. Kollarını göğsünde bağladı ve gözlerini kızdan kaçırmadı. "Hadi. Öldür beni."

Artemis, gözlerini kısarak ona baktı. Ciddi olamazdı, değil mi? İçindeki öfkenin gün yüzüne çıktığını hissediyordu. "Mücadele etmiyorsun. Birinin seni öldürmesine izin mi vereceksin? Nasıl hemen güvenirsin?" dedi hiddetle ayağa kalkarken. "Kendini kukla yapmaktan başka bir şey yapmıyorsun."

"Sen öyle misin?" dedi Jasmine sakin bir ses tonuyla. Artemis irkildiğinde gülümsedi. "Bir şeyler bilen tek kişi sen değilsin, Artemis. Sana güvenmemem gerektiğini söylerken bile, beni korumaya çalışıyorsun. İnsanları kendinden uzaklaştırarak koruyamazsın."

"Bunu bilemezsin," diye mırıldandı. "Cheshire kedileri daima etrafta dolanır."

"Avcı ol. Seni avlamak istiyorsa, ondan akıllı davran ve sen onu avla." Masaya eğildi ve güven verircesine gülümsedi. "Tanıdığım çok iyi bir avcı var. Star City'i koruyor."

"Zarf atıyorsun," dedi Artemis inanamazca. Kadının yüzünü inceledi, zaman kaybetmeden kalktığı sandalyeye oturdu. "Şaka mı yapıyorsun? Green Arrow'u mu tanıyorsun?"

"Kahramanlar çok aptallardır. Maskelerin ardındaki kişileri saklamaya o kadar odaklanırlar ki, karda ayak izi bıraktıklarını fark etmezler." Dedi gülerek. "Hem cidden, Superman'ın gözlüklü halini kimse görmedi mi? Arrow'un sesi bile değişmiyor ve o küçük oyunlarını asla yemem. Çocukluk arkadaşımı tanımak kolay oluyor."

"Ailemin hapse girmesine sevinecek durumda olmam beni gaddar yapar galiba," dedi Artemis gülümsemesini saklamaya çalışarak.

"Ailenin kim olduğunu sonsuza kadar saklamak istersen, saklarsın. Ama iki kişinin bildiği sır, sır değildir. O yüzden suç ortağın olmak daha eğlenceli." Göz kırptı. "Ve ben dünyanın en iyi ebeveyniyim. Bunu o Gordon da görecek."

Artemis nefesini burnundan vererek güldü. "Onu boş ver. Bütün polis ekiplerini atlattığımdan beri benden hoşlanmıyor zaten. Bu dediğini kabul etmez."

"Bazen düşmandan akıllı olman gerektiğinde," dedi Jasmine yüz ifadesini ciddileştirerek. "Onun oyununa ortak ol. Herkes yanlış yaptığını söylüyorsa bile kendi doğrundan şaşma. Çünkü kahramanlar böyle yapar."

Artemis, sessizliğini koruyarak masayı izlemeye başladığında Jasmine ona zaman verdi. Kendinle yüzleşmek zor ve yorucu bir durumdu. Artemis hayatını çoğunu bir kukla olarak geçirmek zorunda kalmıştı. Kendisi diye bir şey olmamıştı onun için. Anne ve babasının yapmasını istediği şeyleri yapmış, ablası gibi olması için eğitilmişti. Bir hayatı olmamıştı. En iyi bildiği şeyi yapmak istediğinde bile, aslında hiçbir şey bilmediğini öğrenmişti.

Demir Yarasa GerçekliğiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt