Episode 27: Bullying Never Ends

54 10 0
                                    

Central City, 2014

Okul zilinin tiz ama kurtarıcı sesini duyduğunda derin bir nefes aldı. El çabukluğu ile kitaplarını tek kolunun üzerine bıraktı ve birkaç saat sonra olacak olan velayet davasını düşündü. Salonun köşesinden gizlice izleme isteğini zorlukla bastırıyordu.

Koridora çıktığı zaman gergince yutkundu. Liseden iğreniyordu. Ortaokul zorbaları korkunç ve çoğu zaman kurtulunmaz olsa da, Star City'de okumak yerine Central City'de okuduğu için mutluydu. Eski zorbalar yoktu, evet. Ama yenileri çok daha korkunçtu. Ve bu koridor da bunu kanıtlar nitelikteydi.

Spor kulübünde olduğunu tahmin ettiği çocuğu gördüğünde irileşmiş gözlerle bir başka çocuğun arkasına saklanarak ilerlemeye başladı. Ortak beden derslerinde olmasalar da, onun arkadaş grubundaki çocuklardan biriyle futbolda eş olmuştu. İşinin bitmesi için yeterliydi.

İnsanlar onun kim olduğunu bilseler de böyle davranır mıydılar bilmiyordu. Ama şimdikinden iyi davranacakları kesindi. Belki korkudan belki de yalakalıktan. Ama sonuçta itilip kakılmazdı. Jasmine O'Neill'in kızı olarak anılsa saygı kazanabilirdi. Ya da Sportsmaster'ın kızı olarak anılsa korkuyla karışık bir itaat kazanırdı. Ama bunlar, onu diğerleri ile aynı kefeye de koyardı. İstediği şey görünmez olmakken, neden popülariteyle uğraşsındı ki?

Charlie'nin Melekleri'ni gördüğünde, laboratuvar koridoruna geçti. Kötü anlamda olan melekler... Birkaç dakika içinde dolabına ulaşmalı ve üst kattaki matematik sınıfına gitmeliydi. Eğer şansı varsa, merdivenlerde çelme riskinden kaçabilirdi.

"Sen Artemis'sin." Dedi kendine gaz vererek. Derin bir soluk çekti ve bıraktı. "Okul ve zorbalar seni yenemez."

Hızla kalabalığa daldı. İnsanların arasından mükemmel bir sessizlik ve dikkatle süzüldü. Mesleki deformasyon olabilirdi ancak yeteneklerinin hakkını vermeliydi. Gücünü insanlar üzerinde kullanmasa da, bu, günün birinde onları pataklamayacağı anlamına gelmezdi.

Belki... Ölümden geldikten sonra? Evet, kesinlikle dirildikten sonra yapabilirdi.

Dolabına nefes nefese ulaştığında, bunun koştuğu için değil bir çeşit korkudan olduğunu anlayamadı. Kilidin şifresini hızlıca girdi ve önceden hazırladığı defteri kaptığı gibi diğerlerini içeriye fırlatıp dönen kilidi geçirdi. Saniyeler içinde başardığı şeye sonra sevinmeyi aklına not alarak merdivenlere ilerlemek için döndü. Ancak ensesinden yakalanıp aniden atıldığında, hiç beklemediği hamle karşısında çığlık attı.

Yerde biraz kaydıktan sonra çizilmiş dirseğin ovuşturarak yattığı zeminde oturur hale geldi. Defterinin biraz öteye savrulduğunu görse bile, onun sadece not tutmak için olduğunu hatırlattı. Tabi bugünkü notları de dolabında güvence halinde olduğu içindi bu mutluluk. Evde olan defterlerinin başka bir anlamı olamazdı.

"Hey, Crock. Selam vermeden nereye?" Dedi Bennett gülerek. Hemen arkasında olduğunu hissettiği Alice ile sıkkınca nefesini verdi. "Dilini de yutmuş."

"Boşversene," dedi Alice tiz sesiyle gülerek. Artemis'in bacaklarını ayaklarıyla dürttü. "Kabullenmeye başlamış olmalı ki sesi çıkmıyor."

"Sürtük," diye fısıldadı kendi kendine.

"Ne dedin sen?" Dedi ayaklanan kıza doğru atılarak. Kolundan yakaladığı gibi kendine çevirdiğine, Artemis yüzünü buruşturdu. Tırnakları koluna girmişti. "Sesli tekrar et."

"Hâlâ akıllanmamış desene." Dedi gülerek.

Kolunu bıraktı. Yüzünde, yalnızca Artemis'in anlayabileceği bir vahşilik ifadesi belirdiğinde, bugünün de geçmeyeceği belli olmuştu. Yumruğun kalkışını gördüğünde refleksle gözlerini kapattı. Onu durdurabeceğini, kendisine atılan yumruğun üç katında bir yumruk atabileceğini ya da bundan kaçabileceğini unuttu. Bu bir boyun eğmeydi.

Demir Yarasa GerçekliğiWhere stories live. Discover now