Episode 28: Jasmine O'Neill Is A Good Mother

49 13 10
                                    

Central City, 2014

Jasmine O'Neill, uyandığı sabahların aksine oldukça sakindi. Üzerinde bir mutluluk olmasının yanında, hayatındaki insanlara karşı da büyük bir sevgi hissediyordu. Onlara delice sarılmak istenmesinin başka bir anlamı olamazdı.

"Günaydın, patron. Artemis ve Zatanna evde değiller. Central City'de hava güneşli ve oldukça sakin bir sabah yaşıyor."

Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Yani normal bir gün mü?"

"Öyle görünüyor,"

Keyifle sırıttı. Aklına uzun bir yapılacaklar listesi gelmişti bile. Bugün kesinlikle çok eğleneceklerdi.

🌃

Artemis ve Zatanna, emin olamayarak son kez birbirlerine baktılar. Tüm dünyanın sakin olduğu, ki bu neredeyse imkansız, işlerinin olmadığı bir günde oldukları için beraber vakit geçirmeyi düşünmüşlerdi. Bu oldukça nadir olan bir başka olaydı. 

Evin kapısını açtılar, diğerlerinin içeriye girmesi için biraz zaman tanıdılar. Karşılarına çıkacak ilk yer salon olacağı için beşli sakin adımlarla oraya adımladı. Artemis iç çekerek deri ceketini çıkardı ve koltuğa attı. "J evde mi Jarvis?"

"Bunun cevabını dört saniye içinde öğreneceksiniz, efendim."

Kaşlarını çatarak birbirlerine baktılar. Tekrar sormak için ağzını aralasa da, alt kattan gelen patlama sesiyle refleksle siper aldılar. Mutfak kapısının çaprazından duydukları çöküntü sesi de vardı elbette. Zatanna, nefesini rahatlayarak verdi. Bomba patladığını sanmıştı. Gerçi bunun olmadığına dair hiçbir kanıtı yoktu.

"Siktiğimin barutu oraya nasıl dökülebilir? Kim koydu o orospu çocuğunu oraya?" diye çığlıklar atan Jasmine'i duyduklarında onun sağlığı hakkında endişe etmeyi bıraktılar. Onun küfrederken ne kadar iyi hissettiğini beraber geçirdikleri aylarda oldukça net bir şekilde anlamışlardı. 

Artemis, dikkatli adımlarla deliğe yaklaştı ve başını aşağıya sarkıttı. "J, bugün çılgın deneylerini yapmasan olur mu? Evin tek parça olması gerekiyor da."

"Yeni ev alsam?" dedi dudaklarını ısırarak çekingence. Deney yaptığı zamanlarda, eğer prototip patlamışsa ve çocuklar bundan rahatsız olursa bu konuda gerçekten küçük bir çocuktan farksız kalıyordu. Oliver onun altı yaşında ve dolaptan çikolata aşıran bir çocuğa benzediğini söylemişti ve bunda oldukça haklıydı.  "Barutun orada olması benim suçum değildi ki."

"J," dedi kızlar aynı anda uzatarak. 

"Şantajcısınız. Her neyse, yukarıya geliyorum."

İkisi de derin bir nefes bırakarak arkadaşlarına döndüler. Koltuklarda diken üstünde oturmaları pek hoşlarına gitmese de bunun ilk gelişlerinden dolayı olduğunu düşündüler. Merdivenden gelen homurdanmalar ve basamaklara sert basan ayak sesleri kulaklarına ulaşıyordu. Çocukları bu sırada mutfaktaki ada masaya yerleştirdiler. 

"Tuhaf bir aile ilişkisi," dedi Kaldur'ahm sakince. 

"Daha kötülerini görmüştüm," dedi Jasmine alayla gülerek. Yüzündeki her zamanki sırıtma vardı. Megan iç çekti, dirseğini masaya yasladı ve yüzünü eline bıraktı. Kumral kadın ona göz kırparak buzdolabını karıştırmaya başladı. "Şu an daha kötüsü fena olmazdı."

"Bugün buralarda takılmamızda sorun var mı?" dedi Dick etrafı incelerken. Bakışlarını, malzemeleri tezgaha dizen kadına çevirdi. Onun kahve makinesini çalıştırışını, kase ve tencereleri birkaç saniyede çıkarışını şaşkınlıkla izledi. El çabukluğu bir suikastçi ile yarışabilirdi. "El çabukluğun çok iyi."

Demir Yarasa GerçekliğiWhere stories live. Discover now