Alize & Poyraz Bölüm 38

9.3K 820 9
                                    

Orkun, merdivenleri kuğu gibi inen genç kıza ilgiyle bakıyordu. İddia makamı için çalışan birimin başındaydı. Karşısındaki güzellik de sanık olarak alınan adamın kız kardeşiydi. Bu durumda saçmalayan kendisiydi. Hemen kafasını başka tarafa çevirdi. On saniye kadar sonra o yüzü yeniden görme ihtiyacı duydu. Ondan tarafa döndüğünde ise bakışlarını kaçıran genç kızın saçlarına bakarken buldu kendisini. O da etkilenmiş olabilir miydi? Evet, iyice saçmalıyordu. Yorgunluktan saçmalamaya da devam ediyordu. Konuşmak istiyordu ama ne konuşacağını bilemiyordu. En sonunda kendisi için en zararsız konuyu açtı. "Başınız sağ olsun. Acınız çok yeni." doğru acısı çok yeniydi ve kendisi bunu anımsatmaktan çekinmemişti. Gerçi unutmayacakları kadar taze olan kayıp hakkında konuşmak gerekliydi ama zamanlama doğru muydu?

Neslişah Hanım odasından çıkıp merdivene yürüdüğünde alt katta iki genç insanın ayakta konuştuğunu gördü. İkisinin de yüzü asıktı. Zaten Kurt ailesi olarak gülmeyi unutmuşlardı. Daha da acılar bitmeyecek gibiydi. Aşağı iner inmez kapıya doğru yürüdü. "Hemen gidelim. Oğlumu bir an önce çıkartmak istiyorum."

Alize ve yanındaki polis de aynı anda kapıdan çıkıyordu. Kapıdan çıktıklarında, sitenin giriş kapısının orada gazetecilerin toplandığını, uzakta bile olsa sorular sormaya resim çekmeye başladıklarını gördü. Sitenin tek çıkışı o kapıydı. Diğer evden çıkanlar da aynı manzarayı görmüş, ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyordu. Orkun, "Arabaya binerseniz çok daha iyi olur. İçeriyi göremezler." Lafı bitmeden üç kadın da hızlı bir şekilde sivil polis minibüsüne bindi. Gerçekten de içerisi gözükmüyordu. Ama dışarıdaki gazeteci ve kamera kalabalığı tüm komşuların dikkatini çekmişti. Pencerelerden bakan insanlar neler olduğunu çözmeye uğraşıyor, gazetecilerin sorularından anlamak için kulak kabartıyorlardı. Soruların çoğu Neslişah Hanım ile Alize'ye yönelikti.

"Kocanızın, oğlunuz tarafından öldürüldüğü doğru mu?"

"Baba-oğul çatışması uzun yıllardır sürüyordu. Neden bu olabilir mi?"

"Poyraz Beyle yeni nişanlandınız, onun katil olması size ne düşündürüyor? Nişanı atacak mısınız?"

"Bu cinayeti planlamış mıydı? Yoksa bir anda mı karar verdi? Hiç şüphelendiniz mi?"

Sorular o kadar saçmaydı ki, arabanın içinde en sonunda tebessümler dolaşmaya başladı. "İsmet Bey bunların topunu işten atardı."

"Ay Alize, şakanın sırası mı?"

"Anne, o kadar saçma sorular ki, gülmekten başka bir şey yapamıyorum. Öncelikle Poyraz tutuklu! Hükümlü değil. Yani suçu sabit değil. Bu da halen suçsuz olduğu anlamına gelir. Savcı neden sorguluyor? Aksi olsa hemen hapse atardı. Hukuk bilmeden soru sorarlarsa böyle olur. İkincisi, baba-oğul çatışması dedikleri iş ile ilgili bir konu olup birkaç aylık mesele. Uzun yıllara yayılmadığını herkes biliyor. Üçüncüsü ki benim için en komiği, kocamın katil olabileceğini düşünmeleri ve benim de düşüneceğimi sanmaları. Son duyduğum soru o kadar saçma ki işte orada dayanamadım gülmeye başladım. Planlamış mıymış?"

Alize, saydıkça Neslişah Hanımın da Ilgın'ın da yüzündeki sıkıntılı ifade dağılmıştı.

"O an sinirle hepsine ağzının payını vermek istedim ama haklısın ne kadar saçma soru bunlar. Hadi boş verin güzel şeyler düşünelim. Poyraz'ın en kısa sürede çıkacağına olan inançla hareket edelim. Alize... Biliyor musun? Hem oğlum hem de ben çok şanslıyım. Mükemmel bir insansın."

Alize & PoyrazWhere stories live. Discover now