Alize & Poyraz Bölüm 11

11.1K 971 25
                                    

“Tanımıyorum. Kim o?” Tanımak da istenmiyordu. Ama kadınca merak ile yüreğinin derinlerindeki kıskançlık bir olmuş ve sordurmuştu bu soruyu. Yıllar öncesinin hayran olduğu, ilk aşkım dediği erkeği başkasının kolunda görmek çok da hoş değildi. Üstelik hala içinde bir yerler kıpırdarken!


“Sizin evin hemen altındaki tatil köyünün sahiplerinin oğlu. Gerçi babası işleri oğluna bırakmak üzere diye duydum. Geçen sene yaptığı kötü bir yatırım, şirketi ciddi zarara uğratınca işlerden çekilmek istediğini, oğlunun çok daha başarılı olacağını söylediğini okumuştum, gazetelerde.” Alp bildiklerini anlatıyor ama adını hiç söylemiyordu. Sormak istese de ilgi odağı olacağını düşünüp vazgeçmişti.


“Yeni beyinler çoğu zaman daha başarılı olur ama bu tecrübeyi göz ardı etmek demek değildir. Babasından öğreneceği çok şey olmalı.” Ne kadar uzaktı hislerinde sesinin tonu. Soğukkanlılıkla iş konuşur gibiydi.


“Haklısın elbette ama ailede duyduğum kadarıyla başka bir problem daha var. Ama bu duyduklarım tamamen asparagas olabilir. Aaa dur bakayım. Sizin dergi magazin köşesi falan yapıyor mu?” Alp, sesindeki eğlenen tonla sormuştu bu soruyu. Sanki bilmiyormuş gibi!


“Saçmalama, ekonomi dergisinde magazin ne arar.” Alize de gri gözlüsünü gördüğünden beri ilk kez yumuşak bir sesle hatta gülümseyerek yanıt verdi.


“Tamam, o zaman. Bak bu söyleyeceklerim tamamen gizli. Gerçi ben bile duyduysam nasıl gizli oluyor anlamış da değilim.” Gerçek bir merak yoktu sesinde…


“Ay çatlatma Alp. Söyle hadi!”


“Büyükbabaları uzun yıllar önce öldü. Kalp krizi dendi ama intihar olduğu sanılıyor.” Alize bunları duyunca bir anda ciddileşti.


“Nasıl sanılıyor?”


“Baki Bey, yani amcası, geçen sene intihara teşebbüs etti.” Bu da ikinci şok olmuştu. Ne demek intihar etmek? Bu kadar varlıklı bir ailenin üyeleri nasıl oluyor da sorunlarına çözüm bulamıyorlardı? Yıllar önce okuduğu ve hiç unutmadığı bir sözü anımsadı ‘ Fakirler, zenginleri dertsiz sanır!’ demek ki bu söz doğruymuş. Kendisi bile bir an o insanların dertlerinin olamayacağını düşündüğüne göre! Yine de aklı pek yatmamıştı. “İyi de nasıl baba ile oğlu bağdaştırdın?”


“Ailede psikolojik bir sorun olduğu, özellikle erkeklerde intihara meyil olduğu söyleniyor. Yeğen de amcasının intiharından sonra bir süre ortalıkta gözükmedi. O sürede tedavi olduğu iddia edildi. Aile ise yurt dışında hem iş yaptığını hem de dinlendiğini söyledi.” Sesindeki bu açıklamaya inanmaz ton Alize’nin dikkatinden kaçmadı.


“Tedavi gördüyse ve düzeldiyse ne ala da millete ne?” Kolundaki kadına rağmen gri gözlüsü hakkında kötü söz söylemek gelmiyordu içinden. Tüm çocukluk ve genç kızlık hayalleri yerle bir olsa da o onun ilk aşkıydı. Aksini düşünmek, onu kötülemek söz konusu bile değildi.


Alize, duyduklarını hazmetmeye çalışıyor, kolundaki güzel kadınla yakından ilgilenen genç adamın her hareketini göz hapsinde tutuyordu. Yıllar öncesinde tanıdığı o toy erkek gitmiş, biraz daha sertleşmiş hatlarla çok daha çekici başka bir erkek gelmişti. Saçları anımsadığından daha uzundu. O zamanlar asker tıraşına yakındı saçları. Şimdi ise gürlüğünü belli edercesine uzamıştı. Gözleri ise anımsadığı gibiydi.


Üstünde çok şık yazlık bir takım vardı. Bir süredir Çeşme’de olduğunu belli eden bronzluğu ile tezat beyaz gömleğinin üstten iki düğmesi açıktı.  Kolunda büyük bir gururla taşıdığı kadının da güzelliği parmak ısırtacak cinstendi. Sımsıkı toplanıp tepesinden aşağı atkuyruğu şeklinde bırakılmış saçları simsiyahtı. Gözleri de mavi gri arasında gibiydi. Bir umutla Alp’e dönüp “Yanındaki kim? Kardeşi mi?” diye sordu.


“Hayır, kardeşi değil. Son iki yıldır, başka kadınlar ile gözükse de dönüp dolaşıp bu kadının yanına geldiği söyleniyor. Galiba inişli çıkışlı bir aşk hayatları var. Şu aralar her şeyin yolunda olduğu ortada. İkisinin de yüzü gülüyor.”Alize, son umut kırıntılarının da Alp’in sözlerinin rüzgârı ile uçuştuğunu hissetti.

Bu saatten sonra adını öğrenmesinin de önemi yoktu. Yine de merak ediyordu işte! Artık başkaları ile ilgilenmek istiyor, dans pistinde başka muhabbetlere kaymak istiyordu. Tüm çabasına rağmen gözlerini genç adamdan alamamıştı. Tam kafasını çevireceği zaman, o gözlerin de kendisine baktığını fark etti. Aralarındaki birkaç metreye ve mum ışığı ile aydınlatılan bahçeye rağmen o gözlerdeki merakı ve tanımaya çalışan ifadeyi yakalamıştı. Oysa anımsaması mümkün değildi. On iki yaşındayken bir kez bile görmediği kız çocuğunu anımsamaya çalışıyor olamazdı!

Sonra gözler kendisinden ayrıldı ve dans ettiği Alp’e kaydı. İşte o an tanımaya çalışan ifade yerini kızgınlığa bıraktı. Neden? Neden Alp’e o ifade ile bakıyordu? Alize, Alp ile gri gözlü arasında bilmediği bir sorun olduğunu düşünmeye başladı. Alp’in aile hakkında anlattığı olumsuzluklarla bu bakışlar böyle düşünmesine neden olmuştu.

Alize, o gözlerdeki değişimi adlandırmaya uğraşmaktan vazgeçti. Çünkü kolundaki kadın piste doğru sürüklüyordu, genç adamı. Kısa süre sonra yan yana dans ediyorlardı. Onun yakınında olmak çok heyecanlandırmış, elleri titremeye başlamıştı. Hem kendisini sakinleştirmek hem de bu kusursuz çiftten uzaklaşmak istiyordu. O kadar yakın olduklarını Alp daha fark etmemişti. Bundan yararlanan Alize, “Hadi bir şeyler içelim” dedi. Alp de bu isteğe uymuş, belinden hafifçe tutarak bar olarak hazırlanmış köşeye doğru yürüdü.



“Poyraz, kime bakıyorsun o kadar dikkatli?” Sesinde gerçek bir merak vardı. Çünkü tanıdığı Poyraz sadece çok sinirlendiğinde bu kadar sert bakar, karşısındakini önüne katıp rüzgârında parçalayacak gibi bir ifade takınırdı.

Poyraz ne diyeceğini bilemeyerek bir an sustu. Sonra sıkkın bir sesle,“Tanıdık birini gördüğümü sandım ama yanıldım sanırım.” Diyerek soruyu geçiştirdi. Ne diyecekti. Yıllar öncesinden bir sahne yeniden yaşanıyor mu diyecekti? Sadece adını bildiğim birisini burada görünce o yıllara döndüm mü, diyecekti? Hiç birini söyleyemezdi. Yanında hala aynı erkek vardı. O yüzden sadece geçiştirmek isteyerek yanıtlamıştı. Ama yanındaki genç kadın o yanıtla yetinmeyecek kadar iyi tanıyordu bu erkeği.


“Yanıldığın için mi o kadar kızgın bakıyorsun?”


“Kızgın değilim” bunu söylerken bile sesi sertti. Farkına vardığında ise çok geçti.


“Bana aksini söylesen de kızgın olduğun belli. Hadi görevimizi tamamlayıp otele geri dönelim. Babanın zoru ile gelmek hoşuma gitmedi. Bir de surat asmana hiç katlanamam.” Ne olduğunu öğrenememek sinirlendirmişti, genç kadını. Poyraz ondan bir şey saklamazdı ki!


“Naz, başka bir kadın olsa çoktan kapı orada derdim, biliyorsun değil mi?”


“Evet ama ben başka kadınlardan değilim. Ben Naz Çağlar’ım.”


“En kısa sürede ‘Kurt’ olman için elimden geleni yapacağım.”


“Biliyorum ama hiç acelem yok.”

*** 

Alize & PoyrazWhere stories live. Discover now