Alize & Poyraz Bölüm 20

12.4K 938 5
                                    

Poyraz'ın arkadaşları en başından beri olanları izlemiş ve son sahneden sonra kendisine takılmaya başlamışlardı. Çocukluğundan beri bir arada olan dörtlü birbirinin ne zaman üstüne gideceğini ne zaman susması gerektiğini bilirdi. Takılmalara verdiği yanıttan sonra hepsi susması gerektiğini anlamış ve hemen konu değişmişti. Dört erkek de o saatten sonra kendi muhabbetlerine dalmıştı. Ama Poyraz'ın aklında hala kollarında tutmaktan çok keyif aldığı tanrıçası vardı. Ona, düğünden beri aklından çıkmadığını söylemişti ama buna bile doğru düzgün yanıt alamamıştı. Demek ki istek duyan, birlikte olmak isteyen sadece kendisiydi. Alize böyle hissetmediğini çok net belli etmişti. Yüzü gülse de aslında hala sinirliydi. En iyisi biraz alkol ile sinirleri yatıştırmaktı.

Alize ise yerine oturduğu andan beri tüm yaşananları unutmak ve eğlenmek için çaba harcıyordu. Faruk da bunda en büyük yardımcısıydı. İlk oturduğunda, kısaca kolunu tutmuş ve sağlam dur demişti. Sonrasında ise hem muhabbete ortak etmiş, hem de dans ederek başkalarının sorularından kurtarmıştı. Alize bu gece için Faruk'a minnettardı.

Poyraz ise masada aklından geçenleri yapmamış olmanın pişmanlığını yaşıyordu. O Faruk denen zibidi, gerçekten de Alize'nin peşindeydi. Tek fark bu geceye kadar bunu ona belli etmemişti. Poyraz düşündüklerinin doğruluğundan emindi ama yanılıyordu!

Gece sona erip, tekne yine birkaç iskeleye yanaşıp yolcularını indirdiğinde son iskeleye gidecek olan Alize ile az sayıda yolcu kalmıştı. Poyraz da bir önceki iskelede inmek için alt kata geçmişti. Alize, giderken vedalaşmasını beklemiş ama yanlarından geçmemek için diğer uçtaki merdivenlere yürüdüğünü gördüğünde hayal kırıklığı yaşamıştı. Aynı iskeleden bindikleri halde farklı bir iskelede inecek olmasının nedenlerini düşünmek istemiyordu. Belki de orada başka biri ile buluşacak ya da gecenin geç saati olmasına aldırmadan evine gidecekti! 'Lanet olsun sana Poyraz Kurt... Seni düşünmek bile istemiyorum.' Ama düşünmekten vazgeçemiyordu.

Teknedeki yemeğin üstünden bir hafta geçmişti. Alize işine daha da sarılmış, neredeyse gece gündüz sadece işi ile ilgilenir olmuştu. Aslı ile Ercan bile bundan şikâyetçi olmaya başlamıştı. Aslı'nın düğünden sonra hamile kalması ve bunu öğrendikten hemen sonra dış gebelik olduğu için bebeği aldırmak zorunda kalması iki arkadaşı yine bir araya getirmişti. Aslı daha bebek istemediği bir dönemde aldığı habere hem sevinmiş hem de üzülmüştü. Planlarının bozulmasına alışkın değildi. Yine de doktora giderken Alize'yi yanına almış, ultrasondan sonra da acı haberi yine iki arkadaş birlikte paylaşmıştı. Aslı henüz hazır olmadığı anneliğin bu şekilde sonlanmasından rahatsız olsa da Alize'nin telkinleri ile eve gelene kadar sakinleşmişti. Cahil değildi, sorunlu bir gebeliğin nelere neden olacağını çok iyi biliyordu. Üstelik bir bebeğin gerçekten istendiği zaman yapılması gerektiğine inanıyordu. İsteksizliğinin vicdan azabını yenmesi için Alize'nin söyledikleri de etkili olmuştu. Yine de bu haberi kocasına ve annesine nasıl vereceğini bilemiyordu. Destek alacağı tek kişi Alize idi. O da öyle yaptı.

Akşam Ercan'a anlatırken Alize de oradaydı. Ercan zaten yüzlerinden kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Aslı soğukkanlı bir şekilde anlatsa da sesi sonlara doğru titremeye başladı. Ercan iki haberi peş peşe almış, önce sevincini ardından acısını yaşamıştı. Sessizce dinliyordu karısını. Tek yaptığı ellerini tutmaktı. Aslı, kirpiklerindeki yaşların akmasını engellemeye çalışıyordu. Alize ikisinin de kendisini unuttuğunu, kendi acılarını yaşadıkların fark edince sessizce çıktı odadan.

Aslı, Ercan'ın da gözlerinde yaşları görünce kendisini tutmaktan vazgeçti. Hıçkırıklarla sarsılan omuzlarını kocasının güçlü kolları sardığında daha da hızlı ağlamaya başladı. Ercan'ın da yanakları ıslanmıştı.

Alize & PoyrazWhere stories live. Discover now