Alize & Poyraz Bölüm 18

12K 981 20
                                    

Karşılaşmanın üstünden on gün geçmişti. Bu süreç işlerin arasında birbirlerini düşünerek geçen bir süreçti ama iki tarafta bunu bilmeden yaşamıştı o günleri. Alize, Naz'ın yerinde olmak için neler yapabileceğini düşünüyor bazen kendisinden korkuyor bazen de aklına gelenlere kahkahalarla gülüyordu. Artık kabullenmişti. Naz ile Poyraz'ın magazincilere göre inişli çıkışlıda olsa aralarında yıkılmaz bir ilişki vardı. Alize'ye düşen onlara mutluluk dilemek ve yoluna devam etmekti.

Şirketin düzenlediği yemekler bunun için biçilmiş kaftandı... Eğlence dolu geceler kafasını dağıtmaya yarayacağı için bir sonraki yemeği iple çeker olmuştu. Çok beklemedi. Artık o kadar alışmışlardı ki birlikte eğlenmeye biraz gecikince arar olmuşlardı o eğlenceli yemeklerini. Havanın çok sıcak olması nedeniyle boğazda, hem gezen hem de yemek yenilebilen teknelerden birinde yer ayırttılar. O gece sıcağa tahammül edebilmek için Yunan tanrıçalarının kıyafetlerinden esinlenerek yapılmış krem rengi tek omuzlu bir elbise giymiş, ayaklarına da yine o dönemin ayakkabılarını anımsatan sandalet geçirmişti. Herkes kendisine yakın iskelelerden biniyordu. Alize restore edilmiş Moda iskelesine uzun yıllar sonra ilk kez gelmişti.

Poyraz, önünde taksiden inen ve iskeleye doğru yürüyen tanrıçaya bakmaktan kendisini alamıyordu. Alize'yi orada görmek hiç beklemediği bir şeydi. Kadıköy'de işi olduğu için arkadaşları ile çıkacağı tekne gezisine Moda iskelesinden binmekistemişti. Şimdi çok memnundu bu kararından. Aynı teknede olma ihtimalleri yüksekti ama yine de çok ümitlenmek istemedi. Ama arkasından yürümeye ve seyretmeye devam etti. Aslında yanına gidip konuşmak istiyordu ama ne diyecekti? Zaten kısa süre içinde tekne yanaşınca konuşmak için geç kalmıştı. Fakat buna hiç üzülmedi. Şans kendisinden yanaydı. Aynı teknede olacakları için nasılsa konuşma fırsatı bulacaklardı. Neden tek başına olduğunu da öğrenirdi böylece! Aklını ve kalbini kavuran merak bu gece yanıtlarını bulacaktı. Ya devam edecek ya da vazgeçecekti.

Tekne yanaştığında izleniyormuş hissi ile atrafına bakmak istese de tek bir bayan olarak bundan kaçındı. Yanlış anlaşılmak istemezdi. İsim listesine göre binildiği için kimliğini gösterdi ve kendisine yardımcı olan görevlinin elini tutarak tekneye atladı. Kısa bir sallanma sonrası dengesini buldu ve masalarının olduğu üst kata doğru ilerledi.

Alize, kendilerine ayrılan masanın ilk konuğu olmuştu. Diğer arkadaşlarının çoğunu yoldan alacaklardı. Yirmi kişilik masada tek başına oturmamak için teknenin arka tarafına doğru yürüdü ve denizi martıları ve İstanbul'u izlemeye başladı. Bu gece İstanbul kendisine başka bir güzel gözüküyordu. Hislerine güvenirdi Alize. Güzel şeyler olacağı zaman etrafını daha farklı algılardı. Bu gecenin de çok güzel geçeceğinden emindi. Kim bilir belki de yeni biri ile tanışırdı! Pozitif düşünecekti her zamanki gibi. Böyle hissettiği her zaman başına güzel şeyler geldiğine göre, artık hayatına farklı bir yön vereceğine dair aklına ve kalbine dolanların izinden gidecekti. Şimdi manzaraya daha farklı bakıyordu.

İngiltere'de geçirdiği yıllarda en çok bu manzarayı özlemişti. Dört aya yakın bir süredir İstanbul'da olsa da daha doyamamıştı. Derin derin içini çekip yeniden başını martılara kaldırdı.

" Neden o kadar derin iç çektin? Martı mı olmak isterdin?" sesi tanımış ve hayretle kaşlarını kaldırmıştı. "Poyraz Bey, bu ne rastlantı?" sesi çıkmıştı değil mi? Çıkmış ki Poyraz da yanıt veriyordu.

"Evet, hoş bir rastlantı! En azından benim için! Ama hala soruma yanıt alamadım."

Alize, hem şaşkınlığını hem de bu kadar yakın olmanın etkisini üzerinden atmak için soruyu düşünürmüş gibi yaptı ve " Haa martı mı olmak istiyorum diye sormuştunuz, değil mi? Yok, hayır sadece İstanbul'u ne kadar özlediğimi düşünüyordum." Az önce düşündüklerini aklına getirmek istemiyordu. Pozitif düşünecekti ama o kadar da değil!

Alize & PoyrazWhere stories live. Discover now