Alize & Poyraz Bölüm 37

9K 800 22
                                    

Alize bu cümleden sonra haklarının okunmasını duymamıştı bile. Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirlerdi? Poyraz'ı babasını öldürmekle suçluyorlar, diye düşündü. En olmayacak kişiydi Poyraz. Babasını sevmesi asla öldürmeye niyetlenmeyecek olması başka, bir cana asla bilerek kıymayacak olması bile bu düşüncenin saçmalığının ispatıydı. Alize. Bir Poyraz'a bir sivil polislere bakıyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. En sonunda Poyraz konuşmaya başladı.

"Anlayamadım memur bey. Ne demek istediniz?"

"Bizlerin de bilgisi bu kadar Poyraz Bey. Savcı ile hemen görüştürüleceksiniz. Lütfen sorun çıkartmayın da gidelim."

"Sorun çıkartmaya niyetim yok. Ben suçsuzum. Bu da nasılsa ispatlanır. Eşimle vedalaşayım hemen gidelim."

Alize, izlediklerinin televizyonda yayınlanan bir dizi olduğunu düşünüyordu. Kocasını tutuklamaya gelenler de o dizideki iş bilmez polislerdi. Böyle bir hatayı yaptıklarına göre gerçekten işlerini bilmiyorlardı. Poyraz babasına asla zarar vermezdi.

Poyraz, şaşkın bakan gözlerdeki soru işaretlerini görünce bir an karısının da bu suçlamaya inandığını düşündü. Kalbinin sıkıştığını hissetti. Kendisinden şüphelenmesine dayanamazdı. Bu kez kendi gözlerinde soru işaretleri ile ona bakmaya başladı.

"Poyraz, merak etme, avukatlar seni hemen çıkartacak. Hata yaptıklarını anlayacaklar. Sen asla böyle bir şey yapmazsın. Bunu göremiyor olmaları onların suçu. Ben hemen avukatlarınla görüşüyorum. Hiç merak etme. Ben annenlere uygun bir şekilde anlatırım."

Poyraz, kalbindeki sıkışıklığın yok olduğunu fark etti. Alize kendisinden şüphe etmemişti. Sadece durumu anlamaya uğraşıyordu. Gözlerinde gördüğü buydu. Karısına iki adamın gözü önünde o şekilde sarılmak istemezdi ama bir daha ne zaman kollarına alabileceğini bilmediği için son şansını değerlendirdi. Dudaklarına kondurduğu öpücük ile vedalaştı. "Seni çok seviyorum. En kısa zamanda yanında olacağım."

Alize, dudaklarında kalan sıcaklık ile ayakta öylece duruyor, iki sivil polisin arasında, sivil plakalı bir araca binen kocasının ardından bakıyordu. Gözünden tek damla yaş indi. Sonra kendisine kızdı. Ne demek ağlamak? Şimdi gözyaşları ile vakit kaybedemezdi. Poyraz'ın daha önceden kayıt ettirdiği avukatın numarasını tuşladı. Sivil polis arabası birkaç metre uzakta durunca heyecanlandı. Polislerden biri inip yanına geldi ve Alize'ye ufak bir poşet uzattı.

"Eşinizden istediğiniz baharat, hanımefendi. İçini kontrol ettiğimiz için poşete biraz döküldü. Kusura bakmayın. Soğanlı Bir şeymiş." Polis zenginliğini bildiği Poyraz'ın Ankada'dan baharat getirmiş olmasına şaşırdığını belli eden sesi ile konuşuyordu. Poşette uyuşturucu ya da başka bir şey aramış olacaklarını anlayan Alize polisin şaşkın bakışları arasında, "Kocama teşekkürümü iletin. Eve geldiğinde bol soğan otlu yemeği onu bekliyor olacak."

Avukat ile görüştükten sonra yola çıkmıştı. Avukat Vural Bey, hemen savcılığa gideceğini ve dosya hakkında detaylı bilgiye ulaşır ulaşmaz kendisini arayacağını söyledi. Alize, eve geldiğinde beyni uyuşmuştu. Tüm yolu, son bir saattir yaşananları düşünerek kat etmişti. Kendi evi yerine Neslişah Hanımın evine doğru yürümeye başladı. Ilgın'ın da evde olması için dua ediyordu. Kayınvalidesine bir şey olur korkusu ile nasıl anlatacağını düşünüp duruyordu. En iyisi olayı biraz basite indirgemekti.

Selamlaşmanın ardından "Poyraz nerede? Seninle neden gelmedi?" diye soran kadına sakince, "Poyraz, savcılığa gitmek zorunda kaldı, anne" dedi. Savcılık lafına ilk tepkisi çok fazla olmayınca da devam etti. "Vural Beyi gönderdim. Yakında bilgi alırız. Nasılsa yanıldıkları anlaşılacak."

Alize & PoyrazWhere stories live. Discover now